|
|
|
|
|
'Gönül Yarası'nın 10 Oscar rakibi
|
|
Malum, Oscar şan, söhret ve paranın sembolü. Sonuçta ödülün 'büyüsü' sadece prestijde değil. Milyonlarca dolarlık yeni projelere onay anlamına da geldiğinden Oscar heykelciğini kucaklayan sinemacıların hayatı bir gecede değişebiliyor. Hatta aday olup beş film arasına girmek bile ayrıcalık... Dünya platformunda tanınmanıza olanak sağlandığından, 'kazanmak mühim değil, yarışmak önemli' klişesi tam da yerini buluyor.
REKABET BİRAZ ÇETREFİLLİ İşin memleketimizi doğrudan ilgilendiren tarafı ise 'Yabancı Dilde En İyi Film'e verilen ödül. Ülkemizde son yıllarda hasıl olan 'neden olmasın' düşüncesiyle Türkiye'nin de Oscar yarışına aday olması ve hatta bu ödülü kucaklamasının mümkün olabileceğini gündeme getirenler az değil. Türkiye'nin bu yıl 'aday adayı'; Yavuz Turgul'un yönettiği 'Gönül Yarası'. Arjantin'den İran'a, toplam 58 ülkeden filmin yarıştığı bu dalda rekabet sanki biraz daha çetrefilli. Amerikan sinema endüstrisinde çalışan yaklaşık altı bin Akademi üyesinin oylarıyla belli olacak aday listesindeki filmlerin çoğu üyeler tarafından pek bilinmiyor. Warner Bros gibi dev dağıtımcıların ABD vizyonuna taşıdığı Batı Avrupa veya Kore yapımlarına daha aşinalar. Bu nedenle tanıtım çok önemli. Gerçi 'Gönül Yarası'nın aday adayı statüsünden aday listesine geçebilmesi için tanıtım çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. New York'ta düzenlenen Queens Film Festivali kapsamında gösterilen ve burada ödül de kazanan filmin başrol oyuncuları Şener Şen ile Meltem Cumbul da bizzat oradaydılar. Peki 'Gönül Yarası'nın bu kıyasıya rekabette şansı nedir? Geleneksel sinemaya ve tavra prim veren Oscar komitesinin 'Yabancı Dilde En İyi Film' seçiminde otantik bir yaklaşım aracağı kesin. Gerçi 'yöresel meselelerden evrensele ulaşma' klişesi uluslararası her yarışta elzem. Ama Oscar'ın 'duygusal' filmlere pek prim verdiği biliniyor da, politik niyetin fazla 'sivri' olmaması gereği de aranıyor. Bu nedenle öyle 'aykırı' veya sinemada devrim yaratan filmlerin aday olması pek mümkün olmuyor. Zaten her ülke, adayı konusunda bu adı konmamış 'kurallara' uyuyor. Oscar komitesinin kuralı çok. Örneğin İtalya'nın gösterdiği aday adayı 'Private' (Özel) adlı film, dilinin İtalyanca olmadığı gerekçesiyle reddedildi. Bir Filistinli ailenin evlerinde İsrailli askerler tarafından baskına uğramalarını konu alan filmin Oscar yarışına kabulü için İtalya çok dirense de yenik düştü ve sıradan bir film; 'La Bestia Nel Cuore'yi gönderdi. 'Gönül Yarası' bu bağlamda hiç de sıradan bir film değil. Şener Şen ile Yavuz Turgul'u 'Eşkıya'dan sekiz yıl sonra bir araya getiren film olarak anılan 'Gönül Yarası', ikilinin verimli birlikteliklerinin ürünü. Peki özellikle melodramatik olmaya niyet etmiş 'Gönül Yarası' Türkiye dışında da aynı duygusal fırtınayı yaratabilir mi? Turgul'un filmlerinde ısrarla 'değişime' direnen ama değişimin kaçınılmazlığını hisseden karakterleri karşımıza çıkarması, İstanbul'u gerçek bir sinemasal mekan olarak kullanabilmesi ve gözlerinin önünde yeniden şekillenen bir hayatın dilini yakalayıp sinemaya geçirebilme yeteneğine sahip olması açısından önemli. Kahramanları, Anadolu'yla bağları olan İstanbullular. Onlar mevcut karmaşanın içinde bocalayıp kaybolan değerlere daha da bir bağlanmayı seçerlerken, filmlerin öyküleri de 'eski güzel günlere' birer methiye olarak akıp gidiyor. İdealist öğretmen veya 'kaderin sillesini yemiş' pavyon şarkıcısı farketmiyor; kahramanların ortak noktası hayatta kalma mücalelerini verirken, melodram türünün klişelerine göre var olmaları. Bu bağlamda, 'otantiklik' arayan Oscar üyelerine yakın gelebilir. Aynı nedenlerle gözardı edilmesi de mümkün.
ADINI DUYURAN FİLMLER VAR Oscar'ın kuralları muhtelif ama o kadar katı değil. Yani, yine bildiğimiz gibi bir performansla olsa da, güçlü oyunculuğuyla öne çıkan usta aktör Şener Şen'in 'En İyi Erkek Oyuncu' dalında aday gösterilmesi kitaba uygun. Ancak tanıtım ve reklamın her şey olduğu bu kıyasıya yarışta, özellikle ABD'de tanınmayan Şener Şen'in listeye girmesini beklemek bile ona karşı haksızlık olabilir. Film yarışına dönersek; Altın Palmiye ödüllü Belçika yapımı 'Çocuk' gibi adını çoktan duyurmuş filmler azınlıkta değil. Singapur yapımı 'Benimle Ol' veya Macaristan'ın 'Kadersiz' (favorim hiç değil ama) gibi filmleri iddialı. Bulgaristan-Türkiye ortak yapımı 'Çalıntı Gözler'le ilgili fikrimiz yoksa da, Arjantin'li 'El Aura'nın listeye girmeyeceğini düşünüyoruz. Çek Cumhuriyeti'nden 'Mutluluk Gibi Bir Şey' tercihimiz değil. Romanya'nın 'Bay Lazarescu'nun Ölümü' ise gayet sağlam. İran şansını 'Çok Uzak, Çok Yakın' ile ararken; İsrail 'Ne Şahane Yer' filmiyle Oscar aday adayı. Adayların açıklanacağı 31 Ocak'a kadar spekülasyona açığız...
|
|
|
|
|
|
|
|
|