|
|
Hümeyra'nın oynadığı anne ve anaerkillik
Herkes kendi penceresinden bakıyor. Herkes farklı yorumluyor gördüklerini. Örneğin Hıncal Uluç, 'Babam ve Oğlum' filminde Hümeyra'nın oynadığı rolden yola çıkarak Türk ailesinin ataerkil değil anaerkil olduğunu söylüyor 'Yaşamdan Dakikalar'da... Kendi ailesinden örnek veriyor. Kadın-erkek herkesin saydığı, önünde saygıyla eğildiği babaannenin, sırf erkek olduğu için, 6 yaşındaki Hıncal Uluç odaya girdiğinde ayağa kalktığını söylüyor. Gururla anlatıyor bunu; kadının saygınlığına örnek olsun diye. Türk toplumunun ne kadar anaerkil bir toplum olduğunu örneklemek için... Son sözü babaanne söylermiş, onun sözü dinlenirmiş ama sırf erkek olduğu için 6 yaşındaki çocuğun önünde ayağa kalkarmış. Koskoca kadın kendine değil, sırf erkek olduğu için çocuğa saygı duyuyor. Bunun da adı anaerkillik oluyor! Verilmek istenen ders şu: Erkek önemlidir kadından; tartışılmaz bir şekilde üstündür... Akıllı kadın bunu kabul eder. Erkeği rakibi olarak görmez, onunla yarışa girmez. Üstünlüğünü kabullenir, geride kalmaya özen gösterir ve bunu içine sindirir. Çocukluktan itibaren etrafındaki tüm erkeklere tabi olur. Genç bir kızken de, evlendikten sonra da... Babasına, ağabeyine, kocasına, kayınpederine hatta oğluna ve torununa bile hizmet eder. Birinci vazifesi budur! Bu hizmeti eksiksiz yerine getiren, saygıda kusur etmeyen kadın ancak cinselliğini yitirince, yaşlanıp köşesine çekilince hizmetinin karşılığını alır ve hanımağalık mertebesine erişir. Tabii kocası ölmüşse... Ne var ki o da gençliğinde yaşadıklarının acısını hizmet ettiği erkeklerden değil de, hemcinslerinden çıkarır. Kendisine yapılan tüm haksızlıkları aynen gelinine, kızına, bütün genç kadınlara uygular. Bunun da adı anaerkillik olur! Hümeyra'nın büyük bir ustalıkla canlandırdığı annenin, ailenin temel taşlarından biri olduğunu söylüyor programın yorumcuları. Başta Hıncal Uluç olmak üzere Haşmet Babaoğlu, Sunay Akın ve Nebil Özgentürk. Aileyi dağılmaktan kurtaran oymuş... Bu kadar farklı algılanıyor demek gördüklerimiz. Aynı hikayeyi farklı yorumluyoruz. Nasıl kurtarmış anlayamıyorum? Yıllardır küs kalmış baba-oğul. Zamanında karşı gelmemiş kocasına, gelememiş. İstediği halde yapamamış, 'ne olursa olsun erkeğin dediği olur' öğütleriyle büyümüş, haksız da olsa kocasının söylediklerini uygulamış, oğlunun değil, kocasının yanında olmuş, bunun vicdan azabını çekmiş yıllarca... Aradan yıllar geçtikten sonra, ikinci kez aynı olay tekrarlanınca karşı gelebilmiş ancak. Yıllar önce yapması gerekeni iş işten geçtikten sonra yapıyor. İkisi de kocadıktan sonra. Adam da yumuşadıktan sonra... Ancak o zaman, içindeki gücü fark ediyor. Erkeğin kendisinden üstün olmadığını, aralarında bir fark olmadığını ancak o zaman görüyor. Ne var ki hâlâ kocasının üstün olduğunu hissetmesini sağlıyor. Onun gurunu okşuyor. Kendi gururunu ve gücünü hiçe sayarak... Bunun da adı anaerkillik oluyor! Verilmek istenen ders şu: Erkek önemlidir kadından. Akıllı kadın bunu bilir. Erkekten daha akıllı, daha üstün olduğunu görse de, bilse de, belli etmez. Erkeğin emri altına girmeyi kabul eder. Özellikle de çevreye gösterir bunu. Kendi sözü geçse bile kararın erkek tarafından alındığını göstermeye çalışır. Ve erkeğin üstün olduğunu kendi hemcinslerine de kabul ettirir. Bunun da adı anaerkillik olur! Demek ki ben akıllı bir kadın değilim! Benim yanlışım bu oyunu kabullenmemek. Erkeğin benden üstün olduğunu, benden daha akıllı olduğunu kabul etmemek. Erkeğin bana hükmetmesine izin vermemek. Bana sunulan yaşamı, geleceği, biçilen rolü sorgulamak ve kendi bildiğim yoldan gitmek... Bu durumda ben akıllı kadın olmuyorum. Erkeğe, erkeğin gücüne karşı gelen, erkek düşmanı bir kadın oluyorum. Varsın, öyle olsun. Sırf sevsinler diye, yaşlı kadınların 'erkek diye' çocukların önünde ayağa kalkmasını doğru bulmuyorum, bulmayacağım. Bunun doğru olduğunu kimse kabul ettiremez bana. Ve biliyorum benim gibi düşünen pek çok kadın var bu ülkede. Hatta erkek de...
|