|
|
Siz balığı bekletin biz geliyoruz
Balık derken cam bir heykelden söz ediyorum. Kocaman yüzgeçleri olan ve kırmızı cam dudakları sonradan yapıştırılmış silikon dudak bir heykelden. Ne yalan söyleyeyim hayatımda bunun kadar çirkin bir eser daha görmedim
Ne geliyorsa başımıza, sıkıntıdan geliyor. İnanın. Yaklaşık bir ay önce dört kişi Paris'e gittik. Hava öylesine kötü ve iç karartıcıydı ki bizim de içimiz karardı. Ne yapalım, nereye gidelim derken, niyeyse aklımıza sanat galerilerini gezmek geldi. Hani biz, yani kocam, ben yakın bir kız arkadaşım ve sevgilisi sanat aşığıyız ya... Eksik kalmayalım tabii sanat hayatında olup bitenlerden. O galeri bu galeri dolaşmaya başladık. Bu arada çok da güzel parçalara rastladık. Önceden düşündüklerimi geri alıyorum, müthiş keyif aldık galerilerden. Buraya kadar tamam. Sonra fiyatları sormaya giriştik. Alacağız ya.... Nerede? 10 bin, 17 bin euro'lar falan... Bu arada nasıl eğleniyoruz anlatamam. Tam can sıkıntısı gününde kendi aramızda atışıyoruz. "Tamam ben 12 bin dolara şu çiçek heykelini alayım sen bu resmi al. Bak resim daha ucuz" gibi. O sırada gözümüze bir balık çarptı. Balık derken, cam heykel bir balıktan söz ediyorum. Özetle, yusyuvarlak, üzerinde kocaman yüzgeçleri olan kırmızı cam dudakları sonradan yapıştırılmış, silikon dudak bir heykel. Ne yalan söyleyeyim, hayatımda bundan daha çirkin bir balık görmemiştim. Fiyatını sorduk, 7 bin euro cevabını aldık. Hani çirkin heykel ya, bizim de canımız sıkılıyor, "Acaba pazarlık etsek kaça iner?" gibi bir düşünce geldi aklımıza. Halbuki ne saçma. Çık git dükkandan değil mi? Değil işte. Biz pazarlık etmeye çalışırken, kız arkadaşım masanın başına oturup balığı yakından incelemeye başladı. Satıcı, "Aman dikkat edin" demeye kalmadan, sevgili okuyucular, balık kırıldı. "Çat" diye de bir ses çıktı. Sonraki manzarayı anlatıyorum. Kocam kendisini kapının önüne attı, gözlerini ufka dikip sigara içmeye başladı. Hesap yapıyor tabii... Balığı kıran arkadaş önce kıpkırmızı oldu. Sonra oturduğu yerden kalkamadı, suçlu çocuklar gibi 10 dakika kadar, başını öne eğdi, öylece durdu. Ben mi? Nasıl sıcak bastı anlatamam. Bir taraftan da nedense garip bir kahkaha atma hissi. Balığı kıran arkadaşın sevgilisi istifini bozmadı. "Önemli değil" gibi bir takım değerlendirmelerde bulunup pazarlığa devam etti. Üstelik "İyi de balık kırık" gibi saçma laflar ettiğini de duydum. Sonra galeriden ayrıldık. Hem de balıksız. "Yemek yiyip döneceğiz" dedi arkadaş. "Siz balığı bekletin." Yani kırık balığı. Sonra? Tabii ki bir daha dönmedik. Arkadaş ne iş mi yapıyor? Ticaret.
|