| |
Siyaset, Çankaya, asker ve seçim üzerine
Bugün konumuz "yakın siyasi gelecek." Önce bazı "istatistiki bilgiler" verelim... Sonra da "değerlendirmelere" geçelim... Bunlar önümüzdeki süreçte çok konuşulacak. 3 Kasım 2002'de seçim yapıldı. Seçimin üzerinden 3 yıl, 1 ay geçti. Meclis'in "23 ayı" kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ise 17 ay, 13 gün sonra. "Bu takvim" gireceğimiz yeni yılda "siyaseti sürekli sıkıştıracak."
Cumhurbaşkanı'nı seçmek "siyasi heyetin" işi. Görev siyasi heyetin işi olunca, seçilecek isim de "siyasi bir kişi" olur. Meclis'te tek başına çoğunluğu elinde bulunduran bir "parti grubu", siyaset dışından birine "bu postu" armağan etmez.
Muhalefetin "erken seçim istemesi" doğaldır. "Cumhurbaşkanı'nı yeni Meclis seçsin" demesi doğaldır. Ancak... 1. İktidarın, erken seçime gitmemesi de aynı şekilde doğaldır. 2. Cumhurbaşkanı'nı bu Meclis'in seçmesi de.
Ne zaman Cumhurbaşkanlığı işi açılsa, TBMM Başkanı Bülent Arınç mutlaka konuşuyor. Deniz Baykal bu konuda bir şey söylese, yanıtı hemen Arınç veriyor. Arınç'ın beyanlarını "nasıl okumak gerek?" Şöyle okunabilir: - Tayyip bey Çankaya'ya çıkmak isterse, elbette oyum kendisine... Ama o çıkmazsa... Sıradaki isim ben olmalıyım.
Cumhurbaşkanlığı seçimi hep tartışmalı geçmiştir. 16 Mayıs 2007'de Çankaya'ya kimin çıkacağı da çok tartışılacak. Ancak, ne kadar tartışılırsa tartışılsın sonunda "biri" seçilecek. Tartışmalar "siyasetin ipini" hayli gerecek. Bu da doğal.
Tayyip bey, tartışmalar üzerine "haydi erken seçime" der mi? Demez. Zira sandık işi, sanıldığı kadar kolay değildir. "Ne çıkacağı" belli olmaz. Elinde önemli bir Meclis aritmetiği olan lider, "bu gücünü heba etmez... Riske atmaz." Seçimi "normal zamanında yapmak için" bütün olanakları kullanır.
Tayyip beyin geldiği "kültürde" koltuğu "son ana kadar korumak" var. Başbakan "Prof. Erbakan okulundan" mezun. Erbakan Hoca, TOBB Genel Sekreteri iken bile koltuktan ancak "polis marifeti ile" kaldırılmadı mı?
Bülent Ecevit "11 milletvekilini ayartıp, onlara bakanlık vaat ederek" Demirel hükümetini düşürmüştü. Meclis'te yapılan oylamada Demirel "düşeceğini anlayınca" yanındaki Başbakan Yardımcısı Prof. Erbakan'ın kulağına eğilmişti: - Düşmemiz kesinleşti... Haydi çıkalım. Hoca "hayır" demişti: - Meclis Başkanı henüz düştüğümüzü resmen açıklamadı ki.
Muhalefet, erken seçimi zorlamak için topluca istifa edip "sine-i millete" döner mi? Dönmez, dönemez. "Bu kahramanlığı" bir kez Murat Sökmenoğlu yaptı, Meclis'e yeniden girebilmek için ne çileler çekti.
Asker ne yapar? Askeri "kurcalayan" çok olur ama... Asker artık "siyasete müdahalenin kendisini ne kadar yıprattığının" farkında. Asker "kendi işine" bakar. Görev süresi dolan komutan gider, "sıradaki" gelir. Gidecek olan da, gelecek olan da, ötekiler de "çok iyi yetişmiş ve aynı çizgideki komutanlardır."
Gelecek yıl "bu konular" çok tartışılacak.
|