| |
|
|
Ruhsuz Anelka zevk vermiyor
Elbette futbolda (ve diğer sporlarda) iyi niyet, iyi oyun için 'yeterli' şart değildir. Ama 'gerekli' şarttır: Seyirciler, takım arkadaşları, hoca ve yöneticiler bir oyuncunun iyi niyetle, arzulu bir biçimde mücadele etmesini ister. Mesela Andersson, F.Bahçe'ye transfer olduğunda 30'u çoktan aşmış, futbolculukta 'dedelik' mertebesine ulaşmış bir oyuncuydu. Ama her maçta, kötü dahi oynasa, kimse ona isteksiz, ruhsuz demezdi. Elinden geleni yapardı. Van Hooijdonk da onun gibiydi. Yaşlıydı ancak terini son damlasına kadar harcamaya hazırdı. Arkadaşları yanlış hareketler yaptığında kızardı, uyarırdı. Bu sezon Nobre epey eleştiri aldı. Bazı maçlarda gerçekten kötü oynadı. Ama o da takımı adına bir şeyler yapabilmek için didindi durdu. Peki ya Anelka için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Henüz 26 yaşında. Gücü kuvveti yerinde görünüyor. Ancak birçok maçta topun kendisine atılmasını (hem de tam önüne atılacak) beklemekten başka bir şey yapmıyor. İlla da her maçta gol atsın ya da gol pası versin demiyorum. Böyle bir talep haksızlık olur. Ama insan biraz koşar, boşa kaçar, markajcısını zor durumda bırakır... Peki ama bu kadar ruhsuz bir futbolcunun, Trabzonspor maçında 90 dakika sahada kalması vicdanlara sığar mı? Alex bile ondan daha fazla koştu, faydalı olabilmek için çabaladı. Anelka'nın biraz olsun hareketlenmesi için ne gerek, neft yağı mı?
|