| |
|
|
Kendini kandıran Türkiye
Bu haftaki Aktüel'de Avrupa Birliği'nin 'araştırma-geliştirme' (Ar-Ge) konusundaki başta gelen uzmanı Dr. Uğur Müldür ile yapılmış çarpıcı bir röportaj var. Semin Gümüşel soruyor: "İlk müzakere kalemi 'bilim ve araştırma'. Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımı nasıl?" Müldür'ün cevabı ise güleriz ağlanacak halimize cinsinden: "Türkiye'nin resmi istatistiklerine göre Ar-Ge'de çalışan toplam personel sayısı 27 bin. Bunların yüzde 90'ı mühendis olarak görünüyor. Rakamlara göre Türkiye, toplam Ar-Ge personelinde araştırmacı oranının en yüksek olduğu ülke. Bu oran dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Oysa araştırma enstitülerine gittiğimizde 100 kişiden ancak 10'u araştırmacı çıkıyor. Çaycı bile yok bu müesseselerde, herkes araştırmacı gösterilmiş!" Benzeri bir 'istatistikle yalan söyleme' örneğini hayvancılığa gönül veren işadamı Ethem Sancak, 'Garanti Anadolu Sohbetleri'nde anlatmıştı: Arjantin'e gitmişler. Hayvancılığıyla ünlü bu ülkenin ilgili bakanı, Ankara'nın resmi rakamları karşısında küçük dilini yutuyormuş. "Vay canına" demiş, "hayvancılıkta siz bizden çok ileridesiniz. Baksanıza milyonlarca işletmeniz var." Ethem Sancak, "Durumu çaktırmamaya çalıştık. Çünkü bizimkiler; kendini zor geçindiren, ekonomiye hiçbir yararı olmayan ama iki üç ineği olan köylüleri dahi 'işletme' diye kayda geçirmiş." 'AB yanlısı' olmamın bir nedeni de işte Türkiye'deki bu kendini aldatma hali. Müzakere sürecine ilişkin umudum, gerçeği bütün çıplaklığı ile görmemizi, kabul etmemizi ve oradan hareketle ilerlememizi sağlaması.
|