Şu feleğin işine bak
Bizi ilgilendirmezmiş gibi davranıyoruz ama AB'de -özellikle hamamın namusunu kurtarmak isteyenler- CIA tarafından yürütülen işkence trafiğinin peşini bırakmıyorlar. Gerçi geçtiğimiz perşembe günü vurguladığım gibi bu çabadan bir sonuç çıkması mümkün değil: - Şüphe yok ki Avrupalı bir kısım aydınların bu işkence suçu konusunda samimi tepkileri sürecektir. Yeni Haçlıların AB'li işbirlikçilerini ortaya çıkarmak için gayret gösteren çevreler olacaktır. Ancak bütün güzellik bundan ibaret kalacak, AB'yi gerçek bir 'uygarlık atılımı' olarak algılamak isteyen iyimserler, Brüksel'in suçlu üyelere yaptırım getiremeyeceğini göreceklerdir. Nitekim Beyaz Saray Sözcüsü Sean McCormack sarı kartı çekiverdi: - Avrupalı istihbarat servisleri CIA ile işbirliği yapmıştı. Ne demek bu? - Yeter artık, sahtekarlığı uzatmayın, kabak tadı vermeyin! Bu işkence işinde siz de bizim suç ortağımızsınız. Acaba bu CIA barbarlığına biz ne kadar katıldık? Görüldüğü veya gösterilmek istendiği gibi, kötü amaçla olduğunu anlamadan sadece havaalanlarımızı mı kullandırdık? (Aziz ve yüce müttefikimize 'uçağında işkence kurbanları mı var' diye soramazdık ya!) Yoksa o kokuşmuş 'çok taraflı istihbarat işbirliği geleneğimiz' yüzünden bu kepazeliğe boğazımıza kadar battık mı? Neyse ki, öyle olsa bile hiç değilse masum-masumcuk rol keserek 'vay işkenceci vay' diye kimseleri kınamaya kalkışıp gülünç düşmedik. Öyle ya, bu işkence uçakları da bir şey mi ki? Elin 'derin devleti' bizim ülkemizde öyle icraatlar yapmış ve yapmaktadır ki bunun adı bile okunmaz.
Bizim 'derin devlet' sanılan veya kendini 'derin devlet' gibi gösteren yapı, kurum, birim veya örgütlerimiz, eski kültürümüzün ünlü ahmaklık simgesi Hebenneka'yı andırırlar. Eline bir ayna geçiren Hebenneka bakar ki kendisi gibi incik boncuk takıştırıp süslenmiş biri: - Allah Allah, sen bensin ama ben kimim?! Bizimkiler de, aşağı yukarı bu halet üzere davranırlar; sözde müttefikimize ve müttefikimizin müttefikine ait 'derin devlet' çarklarından Türkiye ile ilgili şüphe, ihbar, tuzak, bilgi kabilinden birtakım veriler edindikleri için aynada kendi kendilerine sorup cevap geliştirirler: - Bu müttefikimize veya müttefikimizin müttefikine ait 'derin devlet' benim işimizi de gördüğüne göre ne yapmalıyım? Boş oturacağıma bari ' derin çete ' olayım. Böylece hem memlekete (!) hem kendime çalışayım! Hem hurma yiyeyim, hem sevap kazanayım. İnanılır gibi değil ama gerçek; tarih boyunca en çok devlet kurup en çok devlet yıkan millet özelliğimizle bu konuda yeryüzünün en tecrübeli toplumu olmamıza rağmen bugün tabandan tavana devletin hakikatinden habersiziz. Bu vahim yokluğun çarpıcı kanıtı, memleketimizin birey olarak en muazzam 'devlet tecrübesi' biriktirmiş şahsiyetinin 'derin devlet' hakkındaki vecizesidir: - Devlet zaafa düştüğü zaman derin devlet devreye girer! Hazret aynen böyle demiş, onca azametine rağmen daha devlet bahsinin alfabesi önünde çökmüştür. O tecrübedeki birinin dahi 'derin devletin, ancak ve sadece devletin zaafa düşmemesi için var olabileceği' kuralını bilmemesi veya inadına çiğnemesi, Türkiye'nin dibe vurmuşluğunun en hazin fotoğrafıdır. Bu diyarda derini ve sığı ile devletten eser kalmadığı içindir ki, PKK şimdi Irak seçimlerine katılacak ve Türkiye daha önce yaptığı gibi yine süreci onayladığını açıklayacaktır. Oysa dünyadaki en aciz devlet, sözgelimi ABD'nin iki parmağı arasındaki kanatsız bir sinek çapındaki cumhuriyet bile, sırf PKK gerekçesi ile seçimlere çekincesini koyabilirdi: - Böyle bir seçim meşru olamaz. Güya terör örgütü ilan ettiğiniz çeteyi parti kisvesine büründürüp seçime sokmanız kabul edilemez! Şimdi yeni seçim için yeni naylon PKK partisi harekete geçmiş bulunuyor. Evcilik oynayan çocuklar ne kadar aile sayılırlarsa biz de o kadar devlet sayılırız. Oysa otuz yaşında bir eşkıya çetesi, Irak'tan İskandinavya'ya kadar bin yerde, TC'yi temsil eden kadrolardan daha parlak 'devletçilik oyunu' oynayabiliyor. Şu feleğin işine bak!
|