|
|
Zıkkımın kökü...
Sabahları işe giderken Açık Radyo'yu dinliyorum. "Açık Gazete" var o saatlerde. Dinlemeye doyulmayan bir program. Ömer Madra ile Avi Türkiye ve dünyanın gündemini irdeliyorlar. Suni gündem ile gerçek gündem arasındaki farkı müthiş bir zeka ve hiciv yeteneğiyle sunuyorlar. Dünyanın gündemi önünde sonunda kendisini bize de dikte ediyor. Biz deve kuşu gibi kafayı suni gündemin içine gömsek de er ya da geç o gündem kapımızı çalıyor. Terör gibi, bölgesel savaşlar gibi, kuş gribi gibi... Örneğin; uzun zamandır dünyanın bir numaralı gündemi, "canlılığın sürdürülmesi"... Önce Rio'da, sonra Johannesburg'da, daha sonra Kyota'da ve nihayet Montreal'de düzenlenen toplantılarda insanlık feryat figan: Dünya elden gidiyor! Küresel ısınma; iklim değişikliği; metan, karbondioksit, kloroflorokarbon gazları; suların yükselmesi; fosil kökenli enerji kaynaklarının tükenmesi... 170 kadar ülke birleşmiş acil önlem planlarını tartışıyor. Karar taslakları hazırlıyor. Bu işlere üç ülke pek 'bulaşmıyor'. Onlar sadece gözlemci: ABD, Avustralya ve akıl alır gibi değil ama Türkiye... Hadi ABD ve Avustralya'yı anlarım. "Batsın bu dünya; biz içimize kapanır yırtarız. Sanayimize müdahale etme şansımız yok!" aldatmacasına kaptırmalarının maddi karşılığı olabilir. Ama bize ne oluyor?.. Şimdi bir de bizim gündemimize bakın. Belediye tesislerinde içki yasağı! Karılarını döven herifler! 21 saatte depo dolduran CIA'in işkence uçakları! FB GS maçı! İsviçre maçı... Almanya'da faşistlerin iktidara yürüdükleri günlerde sosyal demokratların tutumunu anlatan dramatik bir ifade vardır. Yaklaşık şöyle: "Karşımdaki komşumu götürdüklerinde sesimi çıkarmadım. Yan binadaki komşumu götürdüklerinde sesimi çıkarmadım. Beni götürdüklerinde ise çıkaracak sesim kalmamıştı..." Türkiye'de pek çok çevreci meselenin farkında. Yırtınıyor. Belki iletişimlerini profesyonelce yapamıyorlar ama yırtınıyorlar: Dünya ölüyor! Bu cinayetin sorumluları ise net olarak biliniyor. Medyanın takip ettiği gündem ise farklı... Açık Radyo'da dünyayı 10 yıl içinde bekleyenleri ve biz dahil tüm insanlığı tehdit eden felaket zincirinin halkalarını dinlerken, kendimi, Belediye tesislerinde içkinin yasaklanma meselesine kafayı takanlar için "zıkkımın kökünü içsinler" diye mırıldanırken yakaladım...
|