|
|
|
|
|
|
Onu yaşatmanın tek yolu organlarını bağışlamaktı
Ünlü televizyon yapımcısı Sedef Kabaş'ın 'Aşkım' dediği kardeşi Yunus'un kalp, böbrek ve karaciğeri dört kişiye yeniden yaşam verdi. Geçtiğimiz ay kaybettiği kardeşinin organlarını bir saniye bile düşünmeden bağışlayan Kabaş, Yunus'un başkalarına hayat vermesi ve dualarda yaşıyor olmasından dolayı huzurlu olduğunu söylüyor
Organ bağışı konusunda hala tereddüt yaşayanlar için bu yazı dizisini hazırladık. Bu durumu yakından yaşayan insanların anlattıklarını okuduktan sonra belki de kafanızdaki soru işaretlerine yanıt bulabileceksiniz.Ünlü televizyon yapımcısı Sedef Kabaş, kardeşinin organlarının bağışlanmasına nasıl karar verdiğini en içten duygularıyla anlatıyor. Beşiktaş'ın yıllardır doktorluğunu yapan Ayhan Optur, yıllarca annesine böbrek aradıktan sonra bu yaz ona nasıl böbreğini verdiğini GÜNAYDIN okurlarıyla paylaştı.Türkiye'nin en iyi göz doktorlarından Prof. Dr. Öner Gelişken, sizlere kalp nakli olduktan sonra nasıl kornea nakli yaptığını anlatıyor. Türkiye'nin organ naklinde rekortmen doktorları Prof. Dr. Yaman Tokatlı ve Prof. Dr. Ömer Beyazıt, organ nakli konusundaki her türlü detayı açıklıyorlar. Öldükten sonra insanların hayatını kurtarmanın yolu bu yazı dizisinde...
Bu röportaj gözyaşları arasında yapıldı. SKY Türk'ün ünlü program yapımcısı Sedef Kabaş, trafik kazasında hayatını kaybeden 27 yaşındaki kardeşi Yunus Kabaş'ın organlarını nasıl bağışladığını anlatırken gözyaşları bir an olsun dinmedi. Yaşananları dinlerken ben de gözyaşlarımı tutamadım. Aniden biten genç bir hayat, dört kişiye birden yeni yaşam vermişti. Bu sırada yaşananlar ise insanın gözyaşlarına hakim olmasını engelliyordu. Ancak gözyaşları ve hüzün fotoğraflara yansımadı. Çünkü Sedef Kabaş, ağladığını kimsenin görmesini istemedi. 'Aşkım' dediği kardeşi Yunus için metanetli olmaya çalışıyordu. Yaşadıklarını anlatarak organ bağışı konusunda insanlara çağrıda bulunmak istiyordu. Acısı ise hâlâ çok derindi, Yunus'un adı her geçtiğinde gözyaşları durmadan akıyordu. Şimdi genç bir kadının "dünyada benim için en büyük acı" dediği anı yaşarken, nasıl organ bağışı kararı verebildiğini okuyacaksınız...
Bir ailenin verebileceği en zor kararlardan birini verdiniz. O an mantıklı düşünmeyi nasıl başarabildiniz? Bu aslında kardeşimin güzelliği, bonkörlüğü ve vericiliğinin bir devamıdır. Ben sadece ablası, onun hayattaki en yakın arkadaşı ve dostu olarak bu konuda aracılık ettim. Dolayısıyla bu mantığımla verdiğim bir karar değil, bu tümüyle onunla kurduğum iletişim sonrasında, duygusal olarak verilmiş bir karar. Onun başka boyutta yaşadığını, bağış sonrasında gördüğüm olaylarda daha da iyi hissediyorum. Burada müteşekkür olunması gereken biri varsa, birileri dua ediyorsa, bunun sadece kardeşim olması gerektiğini düşünüyorum.
BİR SANİYE DÜŞÜNMEDİM Beyin ölümü artık tüm ümitlerin tükendiği anlamına da geliyor, siz hiç tereddüt yaşadınız mı? Yaşamadım, hem de hiç... Böyle bir kararı vermekte ailelerin ne kadar güçlük çektiğini daha sonra öğrendim, hatta ciddi sayıda insanın bu konuya çok uzak durduğunu fark ettim. İnsanlar ürküyor, korkuyor. Tabii kendilerine göre haklı nedenleri olabilir ancak ben inanın bir saniye bile düşünmedim, tereddüt etmedim. Konuyu babamla paylaştım, babam da bu konuda çok yürekli davrandı. Zaten çok pozitif düşündüğünü, tereddütsüz böyle bir şeye onay vereceğini biliyordum ve öyle de oldu. Ama önce anneme söylemedim. Çünkü annem, bir anne içgüdüsüyle daha farklı şekilde düşünebilir ve değerlendirebilirdi bu süreci...
KÖTÜ HABERİ HİSSETTİM Kardeşinizle son konuşmanız nasıldı? Birbirine çok yakın olan insanlar, bazen bu tür acı durumları sezerler veda etme imkanınız oldu mu? O hafta Yunus'un doğum günüydü, 24 Eylül'de ailece akşam yemeği yedik, onun arkadaşları ile birlikte doğum gününü kutladık, bir hafta sonra da bu acı olay geldi başımıza. Olay gecesinde saat 12 gibi arkadaşlarıyla çıkmış, bana telefon açtı. Ben de o gün Bartın'daydım, imza günüm vardı, bir söyleşi için davet edilmiştim. Söyleşi sonrasında belediye başkanı bize yemek vermişti, sonra otele döndüğümde, yani gece 12 gibi kardeşim aradı. Telefonu açtım, "Aşkım nasılsın?" dedim, ona hep "aşkım" derdim... Telefonda sesi çok neşeliydi. Hayatı iyiye gidiyordu. Mutlu bir dönemiydi, keyifli konuştuk. Ertesi sabah, saat 10.00'da İstanbul'a dönmek üzere yola çıkacağım; 9.30'da cep telefonumu açtım ve iki dakika sonra telefonum çaldı. Hissiyat bu, dedim ki bu Yunus'la ilgili bir şey, içim bir garip oldu. Telefonu açtım bizde çalışanlardan biri; "Sedef Hanım, babanız sizinle konuşmak istiyor" dedi. Tuhaf şekilde, kardeşime dair kötü haber olduğunu hissettim. Babam, "Yunus bir kaza geçirmiş" dedi. Yunus'la özel bir iletişimimiz vardı ve o an işin vehametini hissettim ama yine de konduramadım. İstanbul'a gelirken hayatımın en uzun yolculuğunu yaptığımı düşündüm. Yollar bitmek bilmiyordu. Gelene kadar elimden telefon düşmedi. Hastaneye gittiğimde babam beni bekliyordu. Kendini tutmaya çalışmış, ama beni gördüğünde ağlamaya başladı. Ben babamı ağlarken ilk defa gördüm...
O AN GİTMEK İSTEDİ, GİTTİ Hastanede Yunus bitkisel yaşamdaydı, çünkü beyin ölümü gerçekleştiği için somut olarak vardı ama aslında yoktu. Birkaç gün bekledik tabii, ama sadece beyinde değil, akciğerlerinde de ciddi bir travma olduğu için vücudu da dayanmayacak durumdaydı. Yunus yatıyordu, vücudunda hiçbir darbe yoktu aslında. Şeklen baktığında sapasağlamdı, ama yüzü kapalıydı. Sarıldım, öptüm onu, kokladım, benim ellerim hep soğuktur, ellerimi ısıtırdı,yine ısıttı. Somut olarak, beden olarak oradaydı ama ruhen yoktu, hiçbir iletişim kuramadık. Onun yanı başında dedim ki, o gitmek istiyor artık, bedensel olarak çok zor soluk alıyordu zaten. O yüzden de rahat uyuyabilmesi için gitmek istediğini hissettim. Zaten bir gün sonra vücudu dayanmadığı için 'gitti'...
TEŞEKKÜR BİLE BEKLEMEDİK Organ bağışladığınız kişileri seçmek ister miydiniz? Organların düzgün birine gidip gitmeyeceğini aslında bilememek insanı rahatsız ediyor mu? Hayır, o kararı siz veremezsiniz. Siz sadece organ bağışı yapıp yapmamaya karar verirsiniz. Sırada bekleyen binlerce hasta var, bu bir kader. Siz kendi üstünüze düşeni yapacaksınız. O yaptığınız iyilik kime gidiyor, kim bundan faydalanıyor ona siz karar veremezsiniz.
Yurtdışında organların kime verildiği ailelerden saklanıyor, sizce ailelerle tanışmak gerekir mi? Bu suistimale açık bir süreç. Onun için hastane yetkililerine ısrarla dedim ki; "Organ bağışı yaptığımız aileler kesinlikle kendilerini zorunlu hissetmesinler, bize müteşekkür oldukları gibi bir hissiyatla bizi aramak zorunda hissetmesinler kendilerini. Ama eğer arzu ediyorlarsa, tanışmak istiyorlarsa bizim kapımız açık." Organ bağışı yaptığında, bence teşekkür bile beklememelisin, çünkü adı üstünde sen bir bağış yapmışsın. Ancak aileler ameliyatlardan sonra aradılar, cenazeye gelenler oldu, bayramda bazılarıyla bir arada olduk.
Organ bağışıyla ilgili Yunus'la hiç konuşma imkanınız olmuş muydu? Hayır konuşmadık. Çünkü ölüm ondan çok uzak bir şeydi, çok yaşam dolu bir çocuk olduğu için ölümle fikirsel olarak bir alışverişi henüz pek olmamıştı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|