|
|
|
|
|
'Sigarayı bıraktım O beni bırakmadı'
|
|
Karaciğer ve bağırsak ameliyatlarından sonra "Oh be" diyen Kazım Kanat, bir yıl arayla akciğer ve böbrek için masaya yattı. Gerekçe ise; 15 yıl önce bıraktığı sigarada pasif içici olması.
Kanseri aklımdan çıkarıp attım. Sadece ayda bir portumu yıkatmaya gidiyorum. O da ne derseniz; Hastalığımın daha ilk günlerinde sağ omzumun içine bir alet yerleştirildi. Atan damar bu aletin içinden geçiyor. Yani vücuduma bir ilaç verilecekse portuma iğne ile bağlanıyor. Nasıl arabaya benzin koyuyorsunuz aynı sistem canım. Böylece ellerim ayaklarım iğneden delik deşik olmaktan kurtuldu. Port takma ameliyatı çok basitmiş. Doktor "15- 20 dakikalık iş" dedi. Ameliyathaneye girdim. Görevliler dediler ki, "Şu kolyeyi çıkar." "O kolye benim uğurum" dedim. "Çıkart!.. Prensip meselesi" dediler. Dedim ki, "Karım ilk ameliyata girerken boynundan çıkarıp taktı." Dinleyen yok. Lokal anestezi ile ameliyat başladı... Doktor damarı bulamıyor. Sürekli tanrıya dua ediyor, "Yardım et bana" diyor. Demek ki doktorlar da insan... Basit denilen bu operasyon 2 saat 45 dakika sürdü... Geçirdiğim ameliyatlardan sonra Bodrum'da safahat alemleri sürüyor. Bu arada bir türlü kapanmadığı için tekrar bıçak altına yatmak zorunda kaldığım ameliyat yaralarını iyileştirmek için denize giriyorum. (Deniz suyu en yararlı ilaçmış!...) Çöpçü Kaptan ve Asım Kaptan ile balığa çıkıyoruz. Bazen de Bodrum'da Aktur'da Kubilay'ın Yeşil Plajında güneşlenip stres atıyoruz. İstanbul'a geldiğimde Doktor Şenol Carıllı'ya yakalandım. Dedi ki "Aklım sende. Test yapalım." "Niye ki.." dedim. "Canım, kontrolden ne çıkar" dedi.
ESKİ DOSTLA BULUŞMA Testte CEA 27 çıkınca bir panik ki. Sonra filmler ve korkunç son; Akciğerin sağ tarafında kocaman lekeler var!.. Benim sevgili dostum kanser bu kez karaciğerden akciğere sıçramış. "Peki bu konunun uzmanı kim" dedim. "Çapa'da çok genç bir doktor var. Adı Şükrü Dilege" dediler. Çapa'nın bu harika doktoru ile bir yağmurlu günde buluştuk. Konuştuk. Bana ilk sorusu "Neden bu kadar sigara içiyorsun" oldu. "15 yıl önce bıraktım" dedim. Sonra gittiğim yerleri sorguladı ve acı gerçeği söyledi: - Sen pasif içicisin. Sigara dumanı kanseri tetiklemiş... Ah şu sigara. İçenleri öldürüyor. Aynı ortamda kalan içmeyenleri de öldürüyor. Sonra büyük bir dikkatle filmleri inceledi ve sonra eline kağıt kalemi alıp, bir mimar gibi şekiller çizerek ameliyatımı anlattı. "Anlatma yap!" dedim. "Hayır hastayı bilgilendirmek görevimiz" dedi. Moral de verdi, umut da... Sonra da şekiller çizerek anlatmaya devam etti; "Sol taraftan gireceğim, kaburgalarını açacağım ve sonra da akciğeri elimle tek tek kontrol edip (Havacıkları patlatacakmış..) ne kadarını kesip alacağıma karar vereceğim. Bu acı veren bir ameliyat ama dayan. Kurtaracağıma inanmazsam sol akciğerinin tamamını kesip atacağım" dedi. "Kes" dedim... "Tamam" dedi ama, her gün aspirin içtiğimi öğrenince kanama olur korkusu ile ameliyat bir hafta ertelendi. Yine Bodrum... Çöpçü ve Asım Kaptan'a şu sözü verdim: - 15 gün sonra gelip burada yüzeceğim. Ben bunu dedim ya... Benimle aynı hastalığa yakalanan ve Amerika'da ameliyat olan Doktor Mesude hanım Çöpçü Kaptan'a demiş ki: "Bu ne diyor. Ben bu ameliyatı Amerika'da oldum 2 yılda kendime zor geldim." Çöpçü demiş ki; "Bu adam dediğini yapar. Ben de burada balık partisi veririm!." Ayıldım ama inanılmaz acı...
SÖZÜMÜ TUTTUM Sesimi çıkaramıyorum. Öksürmeye bile korkuyorum. Canım yanıyor. Ameliyattan daha birkaç gün geçmişti. Nefret ettiğim yataktan kalktım koltukta uyumaya karar verdim. Bir de baktım baş ucumda kardeşten öte sevdiğim Turgay Ciner. Sanmış ki ameliyat olmamışım. Sevgili Zafer Yıldırım da geldi. "Tamam" dedim "Şimdi ben artık ayağa kalkarım". 15 gün sonraBodrum'a gittim. Yeşil Plaj'da hayata merhaba diyerek denize atladım. Çıktım, inanılmaz bir acı. Soğuk su vücudumu geriyormuş. İnat ettim bir daha suya atladım. Doktor Mesude hanım "Bu adam ya deli, ya da ameliyat olmamış" diye söylenmiş. Bu son olsun dedim ama olmadı... Bir yıl sonra testlerde CEA'daki oranlar yine yükselmeye başladı. 2.6'dan 27'ye çıktı. Ben "hastayım" diyorum, doktorlar her şeyi araştırıyor bulamıyor. Yine olaya Ali Emre hoca el koydu. Şenol Carıllı hoca beni sıkı markaja aldı. Biyopsi için masaya yattım, şüphelenilen yerden İzzet Rozenes hoca biyopsi ile bir parça alacak. Biyopsi başladı. İzzet hoca "Şaşırdım" dedi. Işın tedavisinde vücudumun alt kısmındaki adaleler kemikleşmiş. Sonra telefonla matkap istedi. Müthiş bir acı ile 2 saatlik savaşta biyopsi alındı. Sonuç yok...
YİNE AMELİYAT MASASI Doktorlar dediler ki, bir kez de böbrekten biyopsi yapalım. Bu kez kısa sürdü. Ertesi gün yine ameliyat masasındayım. Prof. Dr. Tarık Esen hoca böbreğin yarısını aldı. Allah kahretsin, bu da sigara yüzünden. Hastane odasındayım... Yine dostlar ziyareti. Yine sevdiklerim baş ucumda. Meslekten Atilla Gökçe, Şansal Büyüka ve İlker Yasin, Ömer Güvenç beni hiç yalnız bırakmıyor. Elbette Serdar Çeliker müdür ve SABAH ekibinin denetimindeyim. Bir de Hıncal Uluç'un hoş ziyareti. Hele Beşiktaşlılar. Başta Başkan Sayın Yıldırım Demirören ve yöneticilerin ilgisi de çok hoştu. (Arkadaşım dahi Daum ise bir yana. Hele kansere yakalandığımı öğrenince telefonda ağladığını duymam, beni etkiledi.) Bakanlar, seçkin bürokratlar derken hanım elindeki telefonu şaşkınlıkla uzattı: "Arayan Başbakan Tayyip bey" dedi... Telefonu aldım ben ona "Sayın Başbakanım" diyorum. O bana, "Kazım ağabey vallahi yeni öğrendim" diyor. (Demek ki İETT'ye oynarken geleceğin büyük oyuncusu diye yazmamızı hiç unutmamış...) Tam bir moral bombardımanı. Oysa hayat ne acımasız. Benim derdimle uğraşan karım Sevinç kendi sorununu çözmek için doktora bile gitmiyor. Benim baş ucumdan ayrılmayan kardeşim Meserret ise mutlulukla gittiği İskenderun'dan kötü bir haberle geri geldi. Bu kez eşi Necati gırtlak kanseri olmuş.
DOKTORLAR PEŞİMDE AMA.. Hastaneden çıktım doğru Bodrum'a. Kaldığım yerden hayata devam. Denizde yüzüyorum, balık tutuyorum. Akşamları da rakı ile efkar dağıtıyordum. Ama doktorlar peşimdeler. Diyorlar ki "Tedbir olsun diye kemoterapi yapalım." Ben dedim ki "Artık tedavi yok.." Bana kızdılar, ben de; "Tıp kaç yıl. Ben 6 yıldır kanser uzmanı oldum" deyip Zafer Yıldırım'dan dinlediğim şu fıkrayı anlattım; "Adamın biri hastalanmış. Doktor demiş ki 'Frengisin. O'nu kesip atacağız'. Adam önüne bakmış 'Keserseniz hayatım biter, olmaz' demiş. Adamcağız bir değil 10 doktora gitmiş, hepsi 'Kesip atacağız' demiş. Sonra bir doktor bakmış, demiş ki 'Bu frengi'. Hasta 'Biliyorum da ne yapacaksın.' Doktor 'Hiçbir şey yapmayacağım' demiş. Adam sevinçten bayılacak. 'Sağol doktor' demiş; 'Peki ne olacak.' Doktor çok sakin şekilde: 'Merak etme demiş. O kendiliğinden düşer.'" Doktorlar diyorki iki yıl diren. Yeni ilaçlar bulundu. İki yıl sonra kanser yenilecek. Efendim ben de bana sunulan bonusu 2 yıl içinde dikkatli kullanacağım. Doktorlara verdiğim iki sözden birini tutuyorum. Yani bol bol (günde 3 litre) su içiyorum. Çünkü: Su hayatmış. tutamıyorum. Çünkü: Herkes sigara öyle çok içiyor ki. Başta karım. Kanserle tek taraflı ateş kes ilan ettim. O pusuda bekliyor. Ben ise süngümü bile taktım. Kanser konusunda buluşmamak dileğiyle hoşça kalın efendim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|