İsviçre'den TC'ye 'sivil' goller
Futbol yüzünden İsviçre ile sonra da İsviçre yüzünden futbol ile sıcak kavgaya tutuştuğumuz şu günlerde ilgililerimizin ' medeniyet' lakırdısı merkezinde dile getirdikleri teessüfler, aslında Anadolu insanının üç yüz yıllık aşağılık duygusunu yansıtan son örnekler.. Medeni dünya! Hangi cehennemin dibiymiş orası? Portekiz'in ünlü Benfica takımının basit bir hazırlık maçında tekmeler altında can vermekten zor kurtulduğu İsviçre cehennemi mi o medeni dünya? Batı kendi adamına uygar, bütün ' öteki'lere karşı barbardır! Kural budur, 'öteki'lere karşı kalbinden gelerek istikrarlı biçimde uygar davranabilen batılı Ademoğlu ise sadece istisnadır. Bu bilince kavuşana kadar Anadolu adamının burnu sürekli sürtülecektir!
Almanya'da büyüyüp yetişen ve sıkı bir eğitim aldıktan sonra büyük bir uluslararası şirketin Türkiye bölümünde çalışmaya başlayan genç yakınım, Avrupalı bir gazeteci arkadaşına şaşkınca soruyor: - Yunanistan'la aramızda böyle bir husumet olsa anlarım. Biz İsviçre'ye ne yaptık ki daha orada milli marşımızı ıslıklayarak kinlerini gösterdiler? Anadolu adamının saflığı işte! Bu genç adamı geçin, aydınından sözde devlet görevlisine kadar hemen hemen herkesi mutlu (!) eden özel bir tür 'farkına varamazlık' zehri bizim milli uyuşturucumuzdur. İsviçreli niye senin milli marşını ıslıklamasın ki? Bir kere sen, herkesinkini ıslıklayabilecek kadar müptezel bir futbol seyircisine sahip olduğun için zaten müstahaksın, o ayrı bahis! Üstelik o müptezel seyirciye ikide bir ' on ikinci adamımız' diye en tepedeki ağızdan bile yağ çekersin! Fakat İsviçreliyi bize yönelik kötü duygularla dolduran elbette bu utanç verici yanımız değil. Haçlı geçmişi olan herhangi bir ülkenin insanı gibi İsviçreliyi de çekirdekten Türk kini ile büyüten uygar (!) batı kültürüdür! - Hayır efendim olamaz! Avrupa'da başka uluslara yönelik önyargı ve düşmanlık aşılayan ders kitapları bile okutulmaz! Evet okutulmaz ama öğretilir! Buralarda laik düzenlerin kurulu ve yerleşik bulunmasına rağmen kültürü nesilden nesle aktaran temel köprü hala -çok yüksek oranlarda tanrıtanımazın varlığına rağmen- Hıristiyan toplum hafızası dır! Ağızdan ağza aktarılan dinimilli efsane, destan ve öykü birikimi, okullarda okutulmayan düşmanlığı adeta genetik bir miras olarak yeni yetişenlerin bilinçlerine yerleştirir. Böyle olduğu için de kökten dinsiz, hatta kilise düşmanı kişilerin, sözgelimi bir gazetecinin zihninde Türk kelimesi ile beraber uyanan ilk anlam ' barbar düşman' önyargısıdır. Yine böyle olduğu için İsviçre makamları, ' Ermenilere soykırım uygulanmadı' demeyi suç saymaya kalkarak Türkün düşünce hürriyetini yasaklama barbarlığını bile deneyebilmiştir. Ki aslında bu, diğer pek çok Batılı irade gibi İsviçre'nin de gerçekte Türklerin yaşama hakkına dahi tahammülsüzlüğünün ruhsal kanıtıdır. Son birkaç on yıl boyunca Avrupalı gizli servislerin PKK sayesinde 'mazlum terörist' (!) numarası ile yürüttüğü ' Türk düşmanlığı' kampanyaları da bu derin Haçlı zemini üzerine oturunca ortalama İsviçreli için bu kin günlük gıda olmuştur.
Görünürde tarafsızlığın ve barışçıl siyasetlerin dünya merkezi olan İsviçre, gerçekte Türkiye'nin içi ile herhangi bir çağdaş sömürgeci devlet kadar ilgilidir. Bu gerçek ülkemizde adı 'devlet adamı'na çıkmış nice zavallı zevat tarafından dahi algılanamadığı için İsviçre güya ' sivil toplum örgütü etkinlikleri' kisvesiyle bulanık vadilerimizde bölücü av partileri düzenleyebilmektedir. Sözgelimi resmi bir İsviçre kuruluşu ' deprem bölgelerinde afet sonrası hizmetlerin geliştirilmesi' türünden sözde sivil toplum çalışması önerir. Yetkililerimiz de balıklama atlayıverir! Para İsviçre'den, gaflet, dalalet ve ihanetin TC görevlilerinden, elbirliği ile ' bölücü etkinlik nasıl yapılır' sorusunun cevabı ve kitabı yazılır. Türkiye eğer devlet olsaydı, bu tür bir kepazeliğe karşı savaş açan Aydın Ağırtaş isimli gayretli ve uyanık vatandaşımıza başvuracak bir kapı gösterebilirdim.
|