| |
Dört ay arayla iki G.Doğu gezisi
Erdoğan'ın dün iki kilit bakanla birlikte Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri'yi ziyareti iyi oldu... Böylece Diyarbakır gezisinden bu yana bölgedeki "değişim"i gözleriyle gördü... Zaten taşınan pankartlar, atılan sloganlar bile, Güneydoğu'da zeminin kaymakta olduğunu anlatmaya yeterli...
Başbakan Erdoğan, tam da bir an önce Güneydoğu'ya gitmesi çağrısı yaptığımız gün Hakkâri ile Şemdinli ve Yüksekova ilçelerini ziyaret etti. Ancak biz Erdoğan'a sıkı hazırlıktan sonra, cebinde "paket"le gitmesini önermiştik. O apartopar ve eli boş gitti. Yangını söndürmek için. Yangın? İki "olay" aktaralım, siz anlayın... Başbakan'ı taşıyan helikopter Van'dan Şemdinli'ye uçarken, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde bini aşkın kişiden oluşan topluluk tam bir yıl önce 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ile babası Ahmet Kaymaz'ın mezarları başında gösteri yaptı. PKK bayrakları ve Öcalan sloganlarıyla. Mersin'de yine bini aşkın kişi bir gün önce öldürülen 18 yaşındaki Murat Demir'in cenazesini morgtan aldı. Yine PKK bayrakları ve Öcalan sloganlarıyla. (Kızıltepe'deki gösteride, Uğur Kaymaz ile babasının infazıyla ilgili Eskişehir'de görülmekte olan davada bir yıldır hiç gelişme olmaması protesto edildi. Erdoğan ise o saatlerde Şemdinli'de Kızıltepe'dekinden çok daha küçük bir topluluğa sesleniyor, kitapçıya bomba atılmasını ve ardından kalabalığa ateş açılmasını kastederek , "İktidarımız sonuna kadar bu işin takipçisi olacak. Yargıdan da inşallah adil olan karar çıkacak" güvencesi veriyordu. Olayların tanığı CHP Hakkâri Milletvekili Esat Canan da "Şemdinli'de hukuk çalışmıyor" diyordu.) Erdoğan konuşmalarında "Terörle bir yere varılamayacağını" tekrarladı, "Gelin el ele, omuz omuza verelim. Puslu havayı sevenlere aldanmayın" çağrısı yaptı. Ne var ki, üç durakta da pankartlar ve sloganlar, Erdoğan'ın 12 Ağustos'taki ünlü Diyarbakır gezisinden bu yana "puslu hava"nın bölgeyi daha da etkisi altına aldığını göstermeye yeterli.
Vaatler ve somut talepler Çare? Erdoğan çıkış yolunu Diyarbakır'da ve o gezinin arefesinde aydınlarla yaptığı görüşmede göstermişti: "Kürt sorunu, demokratikleşme sorunu. Büyük demokratikleşme şemsiyesi altında, demokratik cumhuriyet prensipleri içerisinde ve anayasal düzen dairesinde ele alınmalı." Yani? Daha çok demokratikleşme, daha çok reform. Kısacası demokratik çerçevenin genişletilmesi. Aradan 4 ay geçti. Ne adım atıldı? Hiç. Atılmadığı da zaten AB'nin İlerleme Raporu'nda kayda geçti: "Hükümetin reform hevesi zayıfladı... Erdoğan dün yine "Yasal yolları, demokratik hak ve özgürlükler içerisinde bu ülkede egemen kılmanın tek adresiyiz. Bunun için ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız" diyerek konuyu geçiştirdi. Oysa Güneydoğulu somut sorularına somut yanıtlar bekliyor: * Roj TV'nin kapatılmasını istiyorsunuz. Karşılığında Kürtçe TV kurulabilecek mi? * "Türk, Kürt hep beraber olacağız" diyorsunuz. Kürtler anadillerini devlet desteğiyle öğrenebilecekler mi? * "Demokratik hak ve özgürlükler"den söz ediyorsunuz? Sandığa yansıtılan iradenin Meclis'te temsili yolunu açacak mısınız? Ya bu gerçeklerle yüzleşeceğiz ya da Erdoğan'ın tanık olduğu pankartlar ve sloganların da gösterdiği gibi, devlet ile bölge halkı arasındaki uçurum açıldıkça açılacak. Ya da Başbakan'la yeniden görüşmeye hazırlanan aydınlar grubunun sözcüsü Prof. Dr. Gençay Gürsoy'un dediği gibi, "Olaylar PKK'yı beslemeye devam edecek." Sonra? Cevabı dün vermeye çalıştık: Güneydoğu ya da Kürt sorunu terörden de tehlikeli aşamaya girmek üzere. O aşamayı da Kürt medyası şöyle ifade ediyor: "Kuzey-Güney ilişkileri ve pratik birliği hızla ilerliyor." Bundan daha açık nasıl anlatılabilir?
|