Erdoğan ve Büyükanıt'tan PKK atağı
Tereddüt yok ki Başbakan Tayyip Erdoğan cesur bir iş yaptı. Geç de olsa, Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari'ye giderek "Buradayım; Türkiye'de devlet var, hükümet var ve hukuk var" mesajı verdi. Birilerinin yapması lazımdı. Anladığım kadarıyla son dakika alınan karar, Başbakan için kolay olmadı. Can güvenliği yanında en büyük risk, PKK yanlılarının provokatif eylemler yapması, Başbakan'ın gezisini bahane ederek örgüt propagandasına girişmesiydi. Bu, hükümet için de Erdoğan için de siyaseten zor görüntüler yaratabilirdi. Oysa dün Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari'de Başbakan'ın konuşması sırasında "pankart açanlar", kamuoyunu ürkütecek ya da derinden yaralayacak kadar kalabalık değildi. Her üç yerde de "pankartlılar", organize bir biçimde "Vali istifa" diye slogan attı. Ama azınlıkta oldukları belliydi. Belli bir temsil gücü olsa da, Başbakan'ı alkışlayan sessiz çoğunluğun yanında cılız sayılabilecek bir azınlık . Bu, iyi haber. Bu ani gezi aynı zamanda devletin en tepe noktalarında "Bu işi nasıl çözeriz?" sorusunun bir kez daha yoğun bir biçimde tartışılmaya başlandığı ana denk geldi. Şemdinli Ankara'yı sarstı. Uzun süredir kendi haline bırakılan ama aslında hiçbir zaman yok olmayan terör ve Güneydoğu konusu, bir kez daha Türkiye'nin önceliği. Hükümet işe ekonomik ve siyasi açıdan, ordu da askeri yönden eğiliyor. Arada henüz mutlak bir "ortaklık ruhu" olmasa da, herkesin kabul ettiği gerçek, bu süreçlerin birbirini "tamamlayıcı" olduğu. Terör, ne safi askeri yöntemler, ne de yalnız siyasi gönül almalarla çözülebilecek cinsten. "Askeri yöntemler" demişken, bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tabloda, PKK'yla mücadelenin en önemli unsurlarından birinin "uluslararası işbirliği" olduğu malum. Bu yüzden Erdoğan'ın Şemdinli'den başlattığı "kalpler ve gönüller" atağı kadar önemli bir diğer adım da önümüzdeki ay Washington'da atılacak. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın önümüzdeki ay ABD başkentine yapacağı resmi ziyaretten söz ediyorum . 1 Mart tezkeresi ve Süleymaniye olaylarını geride bırakarak yarım asırlık TürkAmerikan "stratejik işbirliği"ni "temiz bir sayfa" açarak yeniden tanımlamak isteyen Washington, bunun için Türk Silahlı Kuvvetleri'yle geçmişte olduğu gibi "güven" üzerine kurulu bir ilişki kurması gerektiğinin farkında. Üst düzey bir Amerikalı yetkilinin ifadesiyle "Bu coğrafyadaki hedeflerimizi Türkiye'yi karşımıza alarak gerçekleştiremeyiz." Bu yüzden de geleceğin Genelkurmay Başkanı'nın Irak, İran, elKaide ve bölgenin nabzı konusunda vereceği mesajları merakla bekliyor olacak ABD tarafı. Yalnız askeri kanat değil, yönetimden bir çok isim de Orgeneral Büyükanıt'ın Washington'daki bir düşünce kuruluşunda yapacağı konuşmayı dinlemek için sırada. Ancak Türkiye açısından işbirliğinin tek parolası var: PKK. Ankara, PKK'nın siyasi ve askeri varlığını sürdürdüğü bir Irak'a katkıda bulunmaya teşne değil. Danimarka ve benzeri ülkelerde Roj TV ve PKK'nın siyasi faaliyetlerine yönelik ortak girişimler, güzel. Ancak terörün siyasi ve askeri olarak tırmandığı günlerde işin püf noktası, Kuzey Irak. Askeri erkandan bir çok kişinin Kuzey Irak'a yeni bir sınır ötesi operasyon istediğini biliyoruz. Eskisi gibi kilometreler olmasa bile en azından sınırların daha rasyonel kontrolü. Ankara'da kaygı uyandıran ve ABD tarafını doğrudan ilgilendiren iki faktör, Mesut Barzani'nin giderek yükselen (ve Türkiye'ye yönelik hesaplar taşıyan) milliyetçi söylemi ve Kandil Dağı'ndan sınır bölgemize kayarak coğrafyanın verdiği avantajla o bölgede "sürekli " bir milis haline dönüşen PKK varlığı. Kuşkusuz bunlar önümüzdeki ay Washington'daki resmi temaslarda fazlasıyla gündeme gelecek. Bizim asıl merak ettiğimiz, 2006'dan itibaren Irak'taki askeri varlığını azaltmak zorunda olan ABD'nin, bu kez Kara Kuvvetleri Komutanı'na nasıl bir cevap vereceği...
|