Güneydoğu'yu çözmek...
Mayıs ayından bu yana hep aynı çember etrafında dolaşılıyor; "Terör örgütü taktik değiştirdi, yeni bir politik strateji ile hareket ediyor, buna karşı yöntemler geliştirilmeli..." Bu görüş sadece güvenlik birimlerinde değil, devletin zirvesinin buluştuğu MGK'nın, mayıstan bu yana yaptığı hemen her toplantısında dile getiriliyor. Meclis açılmadan önce yapılan olağanüstü toplantıda da dile getirildi; "Şemdinli olayları ile ilgili Araştırma Komisyonu" kurulması çerçevesinde TBMM'de bugün de tekrar ele alınacak... Son yedi aylık gelişmeleri izlersek; Önce, "Eve Dönüş Yasası fayda getirmedi, daha geniş kapsamlı bir af çıkaralım" söylemi ile süreç başladı. Söylem burada kalmadı, bir grup okumuşun "Çift taraflı silah bırakma" istekleri dillendirildi. Ardından da birçok kişinin altına imza koyduğu, "PKK'ya silah bırakma çağrısını" içeren bildirisi yayınlandı.
Etnik sorun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bildiriye imza koyan gruptan bazılarıyla Başbakanlık'ta gerçekleştirdiği toplantıda ilk açılımını yaptı: "Kürt sorunu ve daha pek çok sorun demokrasiyle çözülür..." Erdoğan'ın, "Kürt sorunu" açılımına tepki gecikmedi. Sorunun, "etnik temele" dayandırılması halinde, çözümün de "siyasi olması gerektiği" anımsatıldı. İki hafta sonra yapılan MGK'nın ağustos bildirisine de bu düşünce açıkça yansıdı: "Cumhuriyet hükümetlerinin öncelikli görevi, Anayasa'da ön görülen görevleri yerine getirmektir..." Bildiride şu vurgu da yapıldı: "İller ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi için ekonomik, kültürel ve sosyal geliştirme çabaları arttırılmalıdır..." Her ne kadar apoletli siviller, bildiriyi "post modern darbe" olarak yorumlasa da ortam bir süre sonra yumuşadı. Bunda, Erdoğan'ın Diyarbakır gezisinde, "Kürt sorunu" sözünün tonunu düşürüp, "Kürt vatandaşlarımın sorunu" söylemine dönmesinin etkisi de oldu.
Kardeşlik bağı Başbakan bununla da kalmadı.. Osmanlı'nın kuruluşu dolayısıyla eylül ayında Söğüt'te düzenlenen törende bu kez farklı bir söylem geliştirdi. "Anayasal vatandaşlık" yerine, Osmanlı'nın "din birliği" temeline dayalı kardeşlik bağıyla bütünlüğünü sağlayabildiğini söyledi. Özetle, "Kürt sorunu" söylemi ile başlayan açılımının içini bir türlü doldurulamadı. MGK'dan tavsiye niteliğinde çıkan, "ekonomik, kültürel ve sosyal" açılımlar ise hayata geçirilemedi. Hatta, Öcalan muhalifi Hikmet Fidan'ın öldürülmesine PKK'nın suçüstü yakalanmasına ve bölge halkının gösterdiği tepkiye de toplumsal önderlik yapılamadı. Yeni mücadele yöntemi belirleyen terör örgütü de boş durmadı. İki haftadır yaşanan olaylar patlak verdi.
Sınırın ötesi "Devlet adına iş yaptığını" varsayanların hatasını da terör örgütü iyi kullandı. Başbakan Erdoğan Şemdinli olayları sonrası dün bölgeye giderek önemli ve cesur bir adım daha attı. Daha önce de birkaç kez söylediği, "Üst ve alt kimlik" vurgusunu yineledi; ancak yeni bir çerçeve çizmedi. Hükümetin, Erdoğan'ın bu ziyareti sonrası, bir an önce eylem planını geliştirip uygulamaya koyması lazım. Bunun başında da bölgede devletin boş olan ara kadrolarının doldurulması, ekonomik yatırımlar ile sosyal açılımlar geliyor. Bir süre önce Cumhuriyet'ten Oral Çalışlar'ın da yazdığı şu uyarıyı da kulak vermek gerekiyor: "Bölge halkının sınırın öte yakasındaki akrabalarının konumuna bakıp Türkiye'de kenara itildikleri duygusuna kapılmamaları için Güneydoğu sorununu çözmek şart..."
|