| |
|
|
Kendinize "Hayatta ne yaptın ki" diye hiç sordunuz mu?
Dünya Savaşları'na katılmış ülkelerde "Baba, sen savaşta ne yaptın" sloganının kullanıldığı patriyotça afişler vardır. Dün baktım, şimdi Akşam'da yazan arkadaşımız Mansur Forutan'a babası sinirlenip, bunun tam tersi olan tepkisel bir soru sormuş: - N'aptın ki sen hayatta, demiş. Genç bir insan böyle bir soruya ne cevap verebilir ki? Mansur Forutan da "Tutunmaya çalışıyoruz, benim kuşağımın yaptığı budur" diyerek teknolojik ve sosyolojik gelişmeleri anlatmış. Özetle şunları söylemiş: - Babamın hayatını direkt etkileyen ve tanıklık ettiği en büyük teknolojik gelişme herhalde lambalı amfilerden transistörlülere geçmek olmuştur. Bu değişim kırk yılda gerçekleşti. Dijital devrim olduğunda peder horul horul uyumaktaydı. - Babam hayatı boyunca on popüler kültür ikonuyla tanıştı, ben neredeyse her gün birini daha orama burama sıkıştırmaya çalışıyorum... Hız!.. Yüksek devir... Çok seçenek... İnsan vücudu bu hızda faaliyet göstersin diye dizayn edilmedi. Bu benim değil, İngiliz bilim adamlarının bulgusu. Bu hızda faaliyet göstermek, arabayı sadece yolda tutabilmek demektir. - Batılı en azından elli yıldır mücadele ediyor. Hızı tayin eden de o zaten. Biz her haltı "mecburen" on on beş yıla sıkıştırdığımızdan kıvranıyoruz. Peder Ecevit vitesiyle kullanmış arabayı, biz sürekli yüksek devirde... Bırakıp gitsek, vitesi boşa alsak üç sene sonra televizyonu açtırmak için yoldan adam çevirmek zorunda kalırız. Bu süratte inip gitmek de olmaz. Naçar devam. Mansur Forutan'ın babasının ondan beklentisi "Değişime uyum" dan öteye bir şeydi herhalde. " N'aptın ki sen hayatta" diye çıkıştığına göre, oğlunun "Tutunmaya çalışıyoruz" içerikli açıklamaları herhalde onu hiç tatmin etmemiştir. Oysa "Değişime uyum" ve hatta "Değişimi anlamak" bile, bu dönemde sade bireylerin değil toplumların da hayatta yapabilecekleri en zor ve önemli şeylerdendir. Bunu başaramayanlar o kadar fazla ki. Hatta bu uyumu ve kavrama çabasını gösterenlerin bazen "Vatan haini", bazen "Rejim düşmanı", bazen de "Dış güçlerin ajanı" diye suçlandıklarına tanık bile olmakta değil miyiz? 20'nci yüzyılın ilk döneminde biz Türkler için en büyük "Değişim" ve "Gelişmiş dünyaya uyum paketi" ni açan Atatürk'ü, 21'inci yüzyılda statükoculuğun simgesi olarak sunanlar yok mu yani? Bir günde Batı'nın alfabesinin, Batı'nın hukukunun kabul edildiği, Batı ülkeleri ile ittifakların kurulduğu Cumhuriyet'in ilk 15 yılını yok sayıp, yola tekrar 1919'dan çıkmayı ve antiemperyalist bir yeni Kurtuluş Savaşı başlatmayı önerenlere hiç rastlamıyor musunuz? Sovyetler'in yıkıldığı, Doğu Almanya'nın Batılı olduğu, Doğu Avrupa'nın AB'ye katıldığı, Komünist Çin'in serbest pazar ekonomisine geçtiği bir dünyada, köktendevletçilik bizde hala geçerli bir siyasi tavır değil mi? Tabii bir de Mansur Forutan'ın anlattığı teknolojik gelişmeler var. İletişim çağında hepimizin beynine yığılan "Enformasyon" yoğunluğu arasından "Bilgi" yi seçip, çıkartabilmek sorunu da önümüzde. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolaylaştırıldığı bir çağda, bireyleri ve toplumları "Seçenekler" in böylesine zorlaması da yorucu bir olgu değil mi? Mansur Forutan benim oğlum olsaydı onu alnından öper "Hayatta ne yaptığın önemli değil, hayatı çok iyi anlamış ve anlatmışsın" derdim.
|