| |
|
|
Mevcudiyetimizin yegâne temeli yarışmaktır..
Oh ne ala ne ala!.. Hepimiz her yaşta, her durumda, her konuda yarışıyoruz. Hayatlarımızı tekil başına yaşamak, içimize bakıp kendimizi deşifre etmek, kafamızı, ruhumuzu, bedenimizi bazen dinlendirip bazen keyfimize göre bir işle iştigal ettirmek yerine hep birileriyle, başkalarıyla yarıştırıyoruz.
Mermi manyağı Bir zamanlar "mermi manyağı" diye bir laf edilmişti de çok tutmuştu. Şimdi tekmilimiz "yarışma manyağı" olduk. Hayata en gürbüz, en sevimli, en marifetli çocuk yarışmalarıyla başlayıp, iyi okullara girebilmek, sınıfları teşekkürle, takdirle geçebilmek, okulu birincilikle bitirip, bir üst okulun sınavlarında en önce çıkabilmek için yarışıyoruz.
El üstünde Evin, mahallenin, mektebin, işyerinin, şurası burasının en sevilen, en sayılan, en aranan, en beğenilen, gıpta edilen, kıskanılan, aranan, el üstü tutulan, en çok kazanan şahsı olmak için yarışıyoruz durmadan.
Nefes nefese Yaşamımızın her bir anını böyle göze görünmez, çaktırılmaz biçimde yarışmalar içinde geçirip, tüketirken bir de uluorta yarışların yarışmacıları oluyoruz. Popstar olmak, türküleri en iyi yorumlamak, şişkoyken kilolardan kurtulmak, en ayarlı damad-ıgelini bulmak, en müthiş dansçı diye anılmak ve daha yüzlercesi. Çılgınca bir hızla, iştahla, arzuyla, ihtirasla, nefes nefese yarışıyor, yarışıyor, yarışıyoruz.
Zaman kaybetmeden Bir okur geç de olsa 'işe uyanmış'. Diyor ki; "İstanbul'daki en iyi birkaç kolejden birinden mezun oldum, sonrasında yine en iyi üniversitelerden birinde lisans ve yurtdışında yüksek lisansımı yapıp döndüm. Sanki otomatik olarak 'zaman kaybetmek' endişesini içimde taşıyarak yaptım tüm bunları.
Mutlu olmak Oysa şimdi bakıyorum da belli trend'lere kapılmadan, karakterimi daha iyi tanıyarak çok daha severek okuyacağım bir bölümde yüksek lisans yapabilirdim. Nitekim, simdi eğitimini aldığım işletme üzerine bir iş yapmamayı seçtim, yarış atı halimden çıkmam için 25 yaşıma gelip, bir "U" dönüşüyle eğitim sektöründe mutlu olacağımı hissetmem gerekiyormuş...
Efor lazım Aileme ve yakın çevremdeki diğer kurumsal dünyada hızla ilerleyen arkadaşlarıma da bu tercihimi adeta kabul ettirebilmem de zaman aldı, eski modumdan çıkıp yeni bir hayat seçmek için herkesten çok çevreme laf dinletmek az efor gerektirmedi.
Yeter ki.. Ama yıllardan sonra ilk defa yaptığım işten gerçekten huzur duyuyor, karnım ağrımadan, ayaklarım geri geri gitmeden giriyorum okulun kapısından içeri. İşte böyle, eski bir yarış atından tüm türdeşlerime selam olsun, bir nefes molasında hayat sorgulamasına girerlerse eğer, panik yok, yeniden başlamayı seçin yeter..."
Ne dersiniz? Bu özeleştiriyi okuyunca ne düşündünüz dostlar? Şöyle bir dursak, yarışmacılığın hücrelerimize sinmiş kezzaplığından kurtulsak, kendimizi anlamaya, sırf kendimizi yaşamaya yarışmak çok daha erdemli, çok daha huzur verici, çok daha kıyak değil mi, hııı?..
|