| |
|
|
O kadar çok bamtelimiz var ki..
Her mesleğin kendine özgü uygulanma biçimleri, deneyimlerden kaynaklanan kuralları vardır. Çok uzun yıllar önce annem Ankara'daki bir pazar alışverişinden gülerek dönmüştü. Pazarda bir dilenci "Ocağın sönmesin, çocukların ölmesin, yuvan yıkılmasın" benzeri söylemlerle dilenip, annemden sadaka istemiş. Annem de dilenciyi azarlamış: - O kadar kötü şeyler söylüyorsun ki, öylesine felaketler listesi yapıyorsun ki, sana sadaka vermem imkânsız. Biraz iyi şeyler söyleseydin, sana sadaka verecektim, demiş. Annemin bu sözlerini duyan dilenci sinirlenmiş. Diklenip, o da annemi azarlamış: - Hanım hanım. Ben bu işi kaç yıldır yapıyorum. Dilencilik mesleğini bana sen mi öğreteceksin! Annem, yaşadığı bu olayı kahkahalar içinde anlatırken "Bir daha kimseye mesleğini öğretmeye kalkmam" diyordu. Bugünlerde ben de zaman zaman annem gibi davrandığımı hissediyorum. Politikacılar ürettikleri sorunların kavgasını yaparlarken "Aman kavga etmeyin. Bu ülkenin istikrara ihtiyacı var" benzeri yazılar yazıyorum. Galiba bunu en çok da "Tahrikçi Ajanlık" (Ajan provokatör) mesleği mensuplarına hitaben, "Aman böyle yapmayın. Böyle yaparsanız, sorunlar çözülmez, derinleşir" doğrultusunda yazıp, konuşurken yapıyorum. Galiba bir konuda düşünce açıklamadan ve tavır koymadan önce, ilgili mesleğin inceliklerini öğrenmek gerekiyor. "Tahrikçi ajanlık" da bir meslek olduğuna göre, bu mesleği hiç olmazsa kaba hatlarıyla bilmeliyiz. Bu meslekte, kimi tahrik edecekseniz, onun "Bamteli"nin nerede olduğunu bilmeniz şarttır. İnsanların da, toplumların da, telli sazların da mutlaka birer bamteli vardır. Telli sazlarda en kalın sesi verendir bamteli. Mesela tamburda en üstteki, utta ise en altta olandır bu tel. Ama mecazi anlamda "Bir kimsenin en hassas olduğu, dokunulduğunda en şiddetli reaksiyonu vereceği konu" ya bamteli denir. Türk toplumunun bamteli sayısı ise birden fazladır. Dini konular, milli konular, ahlaki konular, sportif konular, bölgesel konular, etnik konular hep Türk toplumunun bamtellerini oluşturur. İyi yetişmiş, deneyimli bir tahrikçi ajan bu bamtellerini nasıl çalacağını, hangi tele dokunursa toplumun hangi kesimini galeyana getireceğini etüt etmiştir. Ayrıca bazı dönemlerde bunlardan bazılarının daha keskin tınılar çıkartacağını ve bamtellerinin de giysiler gibi moda olduğunu bilmektedir. Profesyonel tahrikçiler, mesleklerini ustaca icra ettikleri zaman, umulmadık başarılara da imza atarlar. Örneğin Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığı haberi üzerine, kalabalıkların İstanbul'da 6-7 Eylül 1955 gecesi gerçekleştirdikleri pogrom bunlara iyi bir örnek değil midir? Veya televizyonlarda Aczimendiler'i ve Fadime Şahin'i sürekli gösterip, kentli orta sınıfları "Şeriat geliyor" fobisine sürükleyen proje, sonunda "28 Şubat postmodern darbesi"ne dayanmamış mıdır? Şimdi bu tahrikçiler "Türban"ı mı, yoksa "Şemdinli"yi mi asıl bamteli olarak kullanacaklarına henüz tam karar veremediler. Çünkü aynı anda birden fazla bamtelini çalmanın, kitlesel öfkenin şiddetini dağıttığı tahrikçilik mesleğinin bilinen gerçekleri arasındadır. Mesela "Türkiye aslında Güneydoğu'da işgalcidir" söylemi belki bu mesleğin bir noktada yoğunlaştığının işareti olabilir. Hatta bamtelimize basılan biz Türkler'den bazıları, "Saddam Halepçe'de Kürtler'i çoluk çocuk gazla boğarken de böyle mi düşünüyordunuz" demek gereğini hissedebilir. Neyse. Bu mesleğin icraatını izlemek durumundayız hepimiz.
|