| |
|
|
'Ya Şundadır Ya Bunda' ve Mehmet Ali Erbil üzerine
Kırk bir kere maşallah çekerek başlayayım lafa. İnsan Mehmet Ali Erbil'i seyrederken bile yoruluyor ama, ona hiçbir şeycik olmuyor. Hem şaşırtıcı, hem hayranlık uyandıran bir performans hem de buna koşut büyüyen izlenirlik oranı. İçten yürekten helal olsun bu kardeşime.
Bu ne ki? Erbil benim askerlik arkadaşım. Dahası merhum babalarımız da arkadaş. Ama onu çok daha iyi tanıyanlar, mesela konservatuar yıllarını bilenler var. Anlatırken; "Bu gördükleriniz de ne ki? Siz onu asıl okul yıllarında, derste, kantinde, arkadaş muhabbetlerinde görecektiniz" diyorlar. Hocalarını bile çatlatırmış gülmekten.
İsterse ağlatır Sonra bir başka özelliğini vurgulayıp; "Klasik tiyatroyu hem teorik hem de pratikte bilip becerebilecek az sayıda cevherlerdendir. Hep güldüren, eğlendiren tarafı öne çıktı ama canı istesin bir dram oynasın, bir tirat atsın hüngür hüngür ağlatır, içini kanırtır insanın" diyorlar.
Format güzelmiş! atv'de sunduğu, yıldız gibi parlayan "Ya Şundadır Ya Bunda" programına bakın. Nasıl devingen, nasıl uçuk, nasıl keyif verici saatler geçirtiyor bizlere değil mi? Yine de çıkıntılık yapıp; "Format güzel mirim. O yüzden tuttu program" zevzekliği yapanlar var. Ellerimi burnuma tutup nanik yaparım onlara. Başka bir babayiğit gelsin de becersin bakalım. Çarkıfelek örneği taş gibi duruyor ortada, Erbil'den sonra ne yiğitler meydane çıktı da, nal topladı. Onun sunduğu işlerde format falan ikinci planda. Mehmet Ali'nin kendisi başlı başına bir format. Yalan mı?..
|