| |
Emniyetsizlik Müdürlüğü mü?
Dünyanın başka metropollerine göre İstanbul'un, suç rekorlarının kırıldığı bir şehir olmadığını biliyoruz. Biliyoruz ama giderek de artan bir "korku atmosferi" doğduğunu görmemek için insanın kör olması gerekir. İstanbul'da son günlerde, üstelik de en mutena semtlerde saldırganların masum vatandaşlara neler yaptığını SABAH'ta okudunuz. Çünkü hadise, basit bir kapkaç olayından, çanta çalmaktan, gasptan öteye geçmeye başladı. Kullandığımız ifadeyi mazur görün ama meydan tam anlamıyla "it ruhlu" saldırganlara kaldı. Bu öyle bir ruh ki, hiçbir psikolojik, sosyolojik veya maddi sebeple açıklayamazsınız. Efendim çocuklar eğitimsiz, sahipsiz, işsiz güçsüz oldukları için böyle yapıyorlar, diyemezsiniz. Çünkü insan olan bunu yapmaz.
Neden "it ruhlular" diyorum. Saldırdıkları insanın burnunu kesiyorlar. Boğazına şiş batırıyorlar. Resmen sokağın orta yerinde işkenceye tabi tutuyorlar... Erkeklere, kadınların, çocukların, ailelerinin yanında saldırıyorlar. Eskiden bu memlekette bir "kavga terbiyesi" vardı. Hatta bir "saldırganlık terbiyesi" bile vardı. Saldırganlığın terbiyesi olur mu, demeyin... Olur! Eskiden "ailelerin" sokaklarda ciddi bir dokunulmazlığı vardı. Yalnız kadınların da dokunulmazlıkları vardı. Sokakta tek başına yürüyen bir kadın varsa, karşı yönden gelen erkek veya erkekler grubu kenara çekilir, kadına yol verirdi. Erkeklere, kadınlarının ve çocuklarının yanında izzet-i nefislerini zedeleyecek hakaretler ve davranışlarda bulunulmazdı. Çocuklar sokakta tek başlarına iken bile kendilerini tam bir koruma altında hissederlerdi. Şimdi ise haraç çeteleri bebelerin bile yolunu kesiyor. Kadınlar tam bir tehdit altında... Aileler de İstanbul'un en mutena semtlerinde bile potansiyel saldırı korkusuyla dolaşıyor. Peki neden?
Nedeni basit! Sokaklarda polis yok! Koyun bakalım sokaklara caddelere devriye gezen ikişer polisi, bunlara bellerinde silah, ellerinde copları ile olaylara anında müdahale imkanı tanıyın, bakın bakalım sokaklarda cirit atmakta olan it ruhlular ne yapacaklar? Bana göre, suça meyilli, çoğu da zaten sabıkalı olan saldırgan sürüsü tamamen meydanı boş bulduğu için kendilerinde bu cesareti görebiliyorlar.
Yanlış anlamayın. Yıllar önce Beyoğlu' nda devreye sokulan "tahtacılar" uygulamasını savunuyor değilim. Hani şu, Beyoğlu'nu itten uğursuzdan arındırmak için geceleri sokaklara çıkıp, masum garibanları bile sopayla eşek sudan gelinceye kadar döven sistemi öneriyor değilim. Ama polis devriyelerinin büyük oranda caydırıcı olacağı da tartışılmaz. Doğrusunu isterseniz ben, Cerrah Müdür'ün tam olarak neyle meşgul olduğunu da anlamış değilim. Efendim bir yılda şu kadar esrar, eroin yakaladık! Şu kadar gözaltı gerçekleştirdik. Şu kadar dosyayı aydınlattık. İyi ama vatandaş güven içinde sokakta dolaşamıyorsa, Emniyet Müdürlüğü'nün, giderek "Emniyetsizlik Müdürlüğü" olarak hissedilmesi doğal değil midir? Sokaklarda masum vatandaşların burnunun kesilmesini seyredemeyiz. Buna dur diyecek olan merci de İstanbul Emniyet Müdürlüğü' dür! Vali Güler de plaket dağıtmaktan vakit bulursa belki Emniyet Müdürü'ne yol gösterebilir!
|