|
|
Terlemişim, ne oldu kriz mi geçiriyorum
Attila İlhan hayatını kaybettiği gece kızkardeşi Çolpan İlhan'a bu soruyu yöneltmişti. Ambulans istemini ise 'Asla çağırma' diye katiyetle reddetmişti. Ambulans geldi gelmesine de artık çok geçti.
Tam 25 gün önce, 11 Ekim salı sabahı Anadolu Ajansı'nda; 'Attila İlhan öldü' başlığını gördüğümde, 'küçük çaplı bir şok' ve büyük bir üzüntü yaşadım, pek çok Attila İlhan hayranı gibi... Halbuki pazartesi gecesi 'büyük bir şok' ve çok daha derin bir acı yaşayanlar vardı; kızkardeşi Çolpan İlhan ve yeğeni Kerem Alışık... Bayramdan bir gün önce Nişantaşı'ndaki evlerinde ziyaret ettiğim aile, hâlâ inanamadıkları bu ölümün acısını yaşarken; Çolpan Hanım, "Beni çok şaşırtan bir ölüm oldu bu. Çünkü hiç öyle yaşlanmış ya da hasta diye düşünmüyorduk" sözleriyle yaşadığı şoku anlatmaya çalıştı.
TÜYAP ÇOK GÜZELDİ Attila İlhan, o malum olaydan bir gün önce de TÜYAP'ta imza günündeydi. Çolpan Hanım anlatıyor: "TÜYAP'tan geldiği gün yüzünü çok yorgun gördüm. 'Abi çok mu yoruldun?' dedim 'Ama çok güzeldi' dedi. Yemek de yememiş, sabahtan gitmiş. Konuşma yapmış, sonra da 12.00'da oturmuş, 18.30'a kadar falan kitap imzalamış. Dinlenmesini istediklerinde, 'Yok şu kuyruğu bitireyim, öyle bir dört beş dakika dinlenirim' demiş. İşte o bir haberdi herhalde..." Kerem Alışık: Şimdi yarın gene bayram, muhtemelen biz Kanlıca'da olacaktık. Genelde bayramlarda ailece Kanlıca'da iki üç gün kalırdık. Annem aradı beni, işte pazartesi günü, dayımı kaybettiğimiz gece. 'Dayın çok kötü' dedi, konuşamadı, kapadı. O süreyi unutamam. Koştum geldim, sarıldığımda ya gitmişti... Ç.İ.: Yo yo gitmişti. K.A.: Gitmişti... Sarıldım, sıcaktı bedeni ama annem ağlıyor bir yandan. Orada annemin ettiği lafı kulağımdan hiç çıkmaz; 'Gitti işte gitti koskaca Attila İlhan gitti, o kadar bilgi, o kadar kültür, o kadar donanım bunun için miydi ağabeyciğim!..' Hep buramda duruyor... Baktım saati kolunda yok, izi var; orada o gözüme takılmış. Komodinin üstünde duruyor, işte şu saat. Hemen aldım, taktım kendi koluma. O gece biz onu, 22.10'da kaybettik. Ç.İ.: Sabah Beykoz'a gidildi, hükümet tabibinden rapor almak için, o anda duyulmuş. K.A.: Ondan anladık duyulduğunu ve işte ondan sonraki sendrom belli. Ç.İ.: O gece o öksürük tuttuğunda herhalde göğsü de ağrıdı. O öksürük tuttuğunda; çocuklar göğsüm ağrıdı bir şey hissediyorum, dese... Ben 'Abi seni hastaneye götüreyim hemen' dedim... 'Asla gitmem!' dedi. Ama başta gördüğümde kötüydü. Ben girdiğimde dişleri kenetlenmişti... Ben zorla ağzını açınca rahatladı. Hemen toparlandı... 'Ben terlemişim, ne oldum, kalp krizi mi geçiriyorum?' dedi. 'Yok abi, miden galiba şeymiş' dedim... 'Ha evet, gaz var' dedi. 'Soda içer misin?' dedim, 'Olur içerim' dedi... Soda verdim... Üstündeki iki tişörtten birini, eğildi böyle, aldık. Hatta şöyle saçlarını da düzelttim. 'Sen bana bir yastık daha var' dedi. O anda ambulans çağrılıyordu. 'İptal edin o ambulansı, gelmesin!' dedi. 'Abi gelsin bir bakarız, bir oksijen, bir iğne, bir şey' dedim. 'Yok yok, hayır sen bana bir yastık ver' dedi. Kendini arkaya çekti, yastığa kafasını koydu, 'Uff felaket başım dönüyor' dedi. Dedim ki, 'Abicim şimdi Kerem geliyor, seni arabayla götürelim'... 'Hayır hiçbir şey istemiyorum, tamam konuşma bir kendime geleyim' dedi. Sustum... Şöyle kafasını koydu arkaya ve tekrar kitlendi. K.A.: İşte kalp yetmezliği. Tabii biz ambulansı çağırdık yine. Ne kadar istemese de... Ama ambulans geldiğinde, kaybetmiştik... Ç.İ.: Şok mok yapıldı, biz ağızdan nefes yaptık. Ama vücut ikinci bir şey geçirdi...
BELGİN ÇOBAN
|