Toplumlar da kanser olur
Sabahın çok erken saatlerinde biri bana "Şöyle solunuza doğru dönerek yatın" dedi. Sonra da biri yanağıma dokunup "Haydi uyanın ve uyumamaya çalışın" dedi. O arada nereye gidip geldim bilmiyorum ama şu mideye görüntüleyen bir makineyle girme işlemi (endoskopi) var ya! O bayıltarak yapılmış oldu. Helikobakteri... Hani şu reflüye, ülsere sebep olan küçük canavar. O var. Bir de midenin aşırı asitten dokusu biraz bozulmuş. Aşırı asit dediğim yatarken değil, normal ayaktayken bile insanın dilinin ucunu yakar mı? Yakıyor işte. Ağzım, diş etlerim, boğazım yangın halinde. O var, bu var derken boynumda bir şişliğe rastladığım için ultrason da yapıldı. Son on, on beş gün biraz kaygılar içinde medikal bir ortam içinde geçti. Biraz şaşkındım. Radyoterapi ve kemoterapi bittikten bir sene sonra o zehrin etkisiyle şikayetler (çürüme diyeyim ben ona) en yüksek noktasına ulaşırmış. Toplumda da öyle değil mi? Zehri çok önce aldık. Çürümenin doku bozukluğunun şimdi farkına varıyoruz. Geçen hafta yaşanan olaylar gibi... Gençler bizdeki ve diğer ileri toplumlardaki sadece eğlence dünyasını örnek alıyor, yapamayanlar da en azından özeniyor. Tabii ki istisnalar var, iyi ki de var. Tamam çok bitirim playboylar, Shakira'dan Madonna'dan daha da aşağıda pantolon giyen en seksi kızlar bizde. Çok güzel, çok seksiler de çoğunun kafalarının içi bomboş. Özendikleri ileri toplumlarda kendini geliştiren, ülkesini ileri götüren okuyan çoğunluk. Onlar her fırsatta metroda, trende, otobüs durağında okurlar. Gerçi bizdeki şartlar altında kitap okumak zor ama insan heves ettiklerini bile görmüyor. Yoksulluk, işsizlikle uğraşan geçim derdindeki insanlardan bahsetmiyoruz. Hatta bir çoban okuduğu gazetelerden yola çıkarak sanıyorum tasarım dünyasına girdi. Okuya okuya bir anahtar bulup kendine bir gelecek yarattı. Ama imkanları olup da alışkanlık edinmediği için okumayan sınıfa bir müjdem var. Herhalde okumayan toplum Nobel'ini, okur yazarların Nobel'ini alması beklenen Orhan Pamuk'tan önce alabiliriz. Geçenlerde Bremen Müzik Festivali'nde Fazıl Say, Burhan Öçal, Cem Adrien öyle bir konser veriyorlar ki Almanlar ayakta alkışlıyorlar ama bu tip haberlere karşı ilgisizliğimizden midir nedir, hem "tanıtım tanıtım" diyoruz hem farkında bile değiliz. Varsa yoksa olumsuz haber... Niye bu kadar öfkelisin derseniz; Helipak diye içinde günde bin miligramdan iki kere alınan bir antibiyotik olan üçlü bir ilaç alıyorum. Herhalde yan tesiri...
ÇÜRÜK ELMA Şaka bir yana insanlar değil toplumlar da hastalanabiliyor. Yalnız kişinin değil toplumların da kanser olma ihtimali var. Tezgahlarda en güzel renkleriyle elmalara bakıyorum. Hepsi kıpkırmızı, pırıl pırıl, aynı boy, gergin, müthiş albenili ama öyle olması için doğal yapısıyla oynanmış. Görünüş müthiş içi kof veya çürük. Dünyayı tersine çeviremeyiz ama toplumda çürüme belirtilerini konuşup fark ettirebiliriz.
MAVİ BİLEZİK Şimdi mavi bilezik çıkartıyoruz. Artık sarı bilezik yerine mavi alabilirsiniz. Bizi heyecanlandıran Ankara Hacettepe Hastanesi bünyesinde imkanı olmayan kanser hastalarına barınma ve tedavi olma imkanı verecek bir ev yapılması. Zaten dünyaca ünlü Kanserle Savaş Vakfı başlatmış projeyi. Arsa alınmış, temelleri atılmış. İş tamamlamaya kaldı hizmet verebilmesi için. Sizin katkılarınızla yani 1 YTL karşılığında bu umudumuzun evi olur mu? Evet, olur, iyi yaşa bileziklerine gösterdiğiniz ilgi ve heyecanla biz bu evi sizinle iki ayda tamamlatırız. Sevdiklerinize ve kendinize nazar değmesin veya hastalarınıza uğur getirsin diye alacağınız üstünde "İyi Yaşa" dileği olan her mavi bilezik bir tuğlası olacak bu evin. Adı Umut Evi...
|