Türkiye-Brezilya
Son zamanlarda Türkiye ile Brezilya finans piyasalarındaki gelişmelerin paralelliği çok kişinin dikkatini çekmeye başladı. Özellikle, iki ülkenin borsaları arasındaki paralellik bu ilişkiyi açıkça gösteriyordu. Bizden yaklaşık iki misli milli geliri ve nüfusu olan Brezilya ile birçok ortak noktamız olduğu kesin. Verilere göre, büyüme oranı, kişi başına düşen gelir, yıllık fiyat artışları, işsizlik rasyoları, para arzının büyüme oranları ve yüzde 9-10'larda dolaşan reel faizler bu iki ülkenin birbiri ile benzerliklerini açıkça sergiliyor.
Benzemeyen yönler Buna karşı, birbirinden ayrıldıkları yönler de var. Bunların başında ödemeler dengesinin yapısı, kamu borcunun ağırlığı ve kompozisyonu, döviz kuru gelişmeleri ile dolarizasyon oranı geliyor. Kamu maliyesinin para politikası üzerindeki baskısı, Brezilya'da daha az. Brezilya'nın son 12 aylık verilerine göre, ihracatı 113 milyar dolar, ithalatı ise 72 milyar dolar. Türkiye'nin rakamlarının tam tersi. Yüksek ihracat geliri sonucu, ticaret dengesi ve cari işlemler dengesi fazla veren bir ülke konumuna sahip Brezilya'nın, bu yapıdaki dış ödemeler dengesi, her yıl düzenli gelen net 18 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye ile destekleniyor. Brezilya örneğinde bir gerçek daha ortaya çıkıyor. Doğrudan yabancı sermaye girişi sağlayıp, bu fon akımlarını iyi ve verimli yerlerde kullanan ülkelerin ihracat olanakları da artıyor. İhracatı güçlü ülkelerin, cari işlemler dengesi sağlıklı olunca, yabancı sermaye girişleri süreklilik kazanıyor. Birbirini besleyen bir oluşum ortaya çıkıyor. Döviz kuru ise ihracatı destekleyen bir çizgi izliyor. Reel efektif döviz kuru endeksi, 2000 yılındaki düzeyinden yaklaşık 4 yıl boyunca yüzde 15 oranında değer kazanmış ve bu düzeyde süregitmiş. Ancak, 2005 yılında önemli oranda değer kaybeden Real'in, 2000 yılına göre 7 puanlık bir değer kaybı gözleniyor. Ödemeler dengesinin bu yapısı, Brezilya'ya daha fazla rezerv biriktirme ve daha az dış borç alma olanağı sağlamış. Ayrıca, Türkiye'ye kıyasla daha düşük faiz dışı fazla ile bütçelerini sürdürebiliyorlar. Dolarizasyon oranı da düşük.
AB rüyası yok Kanımca, en önemli ayrıcalık politik sistemden, halkın konulara yaklaşımından ve AB ile olan ilişkilerden kaynaklanıyor. Brezilya'nın başkanlığa dayanan politik sistemi daha istikrarlı. Seçimler 4 yılda bir yapılıyor. Önemli bir sorun olmaz ise, seçilen başkanın ekonomi politikaları bu sürede kesintisiz devam ediyor. Halkın konulara yaklaşımı, genelde olumlu ve pozitif düşünceler taşıyor. Türkler ise daha şüpheci. Brezilya'nın AB rüyası yok. ABD'nin, Latin Amerika ülkeleri ile böyle bir ekonomik ve parasal entegrasyona da niyeti yok. Dolayısıyla, Brezilya kendi politikalarını çizip uygulama zorunda. Türkiye ise, AB'ye uyumu gerçekleştirip, risk primini düşürme çabasında. Bu tablodan, iki ülke arasında, yapısal benzerlikten çok aykırılıkların daha belirgin olduğu ortaya çıkıyor. Bu da bize, iki ülkenin finans piyasalarının birlikte hareket etmesinin başka dışsal faktörlere bağlı olduğunu gösteriyor. Özellikle, bazı piyasa oyuncuları dünyada en fazla gelir elde ettikleri bu iki piyasanın beraberce hareket etmesinde sonsuz yarar görüyorlar. Ona göre de davranıyorlar.
|