|
|
|
|
|
|
Şeyhlerin şeyhinin tarikatı: Sühreverdiyye
Ebun- Necip Sühreverdi tarafından kurulan Sühreverdiyye tarikatı, "Şeyhlerin Şeyhi" olarak nitelendirilen Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi tarafından geliştirilip sistemleştirildi. Yaşadığı dönemde halkın sorunlarını çözmek için uğraşan Ömer Sühreverdi'nin elçi sıfatıyla diplomatik girişimlerde de bulunduğu biliniyor.
Sühreverdilik, Ebun-Necib Sühreverdi tarafından kurulmuş ve zamanının "Şeyhlerin Şeyhi" sayılan Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi tarafından geliştirilip sistemleştirilmiş bir tarikat. Ömer es-Sühreverdi'nin eseri "Avariful Mearif" Hacı Ahmed bin Seydi el-Bigavi tarafından 1458 yılında Türkçe'ye çevrildi. Sühreverdiyye, Ebu Hafs Ömer bin Muhammed Şihabüddin Sühreverdi'nin tasavvuftaki yolu olarak nitelendiriliyor. 'Zikri cehri' yani 'Allah'ın adının sesli anılması' geleneğinin Hazreti Ali'den oniki imam aracılığıyla geldiği tarikatta, bunların sekizincisi
olan İmam-I Ali Rıza'nın etkisinin büyük olduğu görülüyor. Sühreverdiyye tarikatının kurucusu Şihabüddin-I Sühreverdi'nin oğluna, "Ey oğul! Bu fani dünyanın ziynetine, süsüne aldanıp gururlanma. Bir kimse dünyaya meylederse, helak olur. Ahiret yolculuğuna hazır ol. Fırsat elinde iken Allahü Teala'dan başkasına gönül bağlama. Bir gün gelir pişmanlığın fayda etmez" dediği biliniyor. 1144 yılında doğan Şihabüddin Sühreverdi, Hazreti Ebubekir'in soyundan geliyor. Fıkıh, hadis, tasavvuf ve diğer ilimlerde zamanının en ileri gelenleri arasında bulunan Sühreverdi, pek çok esere imza attı. "Avariful Mearif", bu eserler arasında en ünlüsü olarak kabul ediliyor. Ayrıca Sühreverdi'nin "Cezbü'l-Kulub" adlı eserinin de büyük ilgi gördüğü belirtiliyor. Tasavvuf ve tekkeler için büyük öneme sahip olan Avarifil Mearif, o dönem dergahların adeta ders kitabı haline getirilmiş, İhya, Kuşeyri Risalesi, Fususul Hikem ve Fütuhat gibi eserlerin yanında çokça okunmuştur.
IRAK'TA MEŞHUR OLDU Asıl adı Ömer bin Muhammed olan Sühreverdi, bir rivayete göre 1226, diğer bir rivayete göre 1234 tarihinde vefat etti. Sühreverdi'nin Abdülkadir Gilani ile görüştüğü ve Gilani'nin kendisine "Sen Irak'ta meşhur olanların sonuncususun" dediği biliniyor. Sühreverdiyye tarikatının halife ve devlet yönetimiyle yakın ilişkiler kurması ve onların sempatisini kazanması, tarikat üyelerinin diplomatik görevlerle bazı seyahatler yapmasına yol açtı. Sühreverdi'nin elçi sıfatıyla gerçekleştirdiği diplomatik girişimler, Halife Nasır döneminde Selçuklu devletinin dağılması gibi sebeplerle ortaya çıkan bazı fitneleri bastırmak, komşu İslam ülkeleriyle dostluk münasebetini güçlendirmek amacına yönelikti. Sühreverdi'nin birkaç kez Şam'da yöneticilik görevinde bulunan Eyyubi Sultanı Melik Eşref'e ve Halife ile arası pek hoş olmayan Harezm sultanına elçi olarak gönderildiğinden bahsediliyor. Ayrıca 400 bin kişilik orduyla Bağdat'ı almak üzere yola çıkan Harezm Sultanını bu fikrinden caydırmak üzere Halife'nin Sühreverdi'yi gönderdiği de belirtiliyor. Sühreverdi'nin elçilik görevlerinden birini de Konya Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'a, Halife Nasır'ın mesajını ulaştırmak üzere yaptığı kaynaklarda yer alıyor.
HATTATLARIN KIBLESİ Sühreverdiyye tarikatı şeyhlerinden Mustafa Dede Efendi'nin oğlu olan Şeyh Hamdullah, Amasya'da doğdu. Amasyalı Şeyh Hamdullah, küçük yaşlardan itibaren hat sanatıyla ilgilendi. Devrin önemli hattatlarından dersler alarak yetişen Şeyh Hamdullah, kısa zamanda kendisine has bir üslup geliştirdiği ve daha sonraki hattatlar üzerinde derin tesirler bıraktığı için "Kıblet-ül Küttab" yani Hattatların Kıblesi olarak anılıyor. Şeyh Hamdullah'ın 47 adet Mushaf-ı Şerif, yüzlerce Enam ve çok sayıda Murakka yazdığı biliniyor. Büyük usta, Sülüs ve Nesih türünün de mucidi olarak nitelendiriliyor. İstanbul'da vefat eden Şey Hamdullah, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
ANADOLU'YA GELİŞİ XII ve XIII. yüzyıllar, Anadolu'da Türkleşme ve İslamlaşmanın gerçekleştiği dönemlerdir. Anadolu'nun Türk ve İslam yurdu haline gelmesinde pek çok etken vardır. Bunlardan biri de tasavvuf ve tasavvufi zümrelerdir. Ahmed Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi sufiler Anadolu insanının hamisi haline gelmişlerdir. Sühreverdiyye de tıpkı Yeseviyye, Mevleviyye, Kübreviyye ve Rufaiyye tarikatları gibi zaviyeleri ile Anadolu'nun gelişmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Sühreverdiyye dervişleri, o dönemde tarikatlarını Anadolu'da yaygınlaştıramamakla birlikte daha sonra XV. asrın ilk yarısında kurulan Zeyniyye kolu bu imkanı elde etti. Bu tarikat, Anadolu'da yaygınlık kazanamasa da kültür etkisi asırlarca sürdü.
Özlem Yılmaz / Ulaş Yıldız
|
|
|
|
|
|
|
|
|