Zavallı Osman...
Bugün en az beş bin Türk Paris'te bir caddenin üzerinde olacaklar... Nerede mi?.. Bulvar Haussmann'da... Paris'in bu ünlü bulvarına, bizimkiler Bulvar Osman diyorlar... Peki ne yapacak Türkler bu bayram günü Osman Bulvarı'nda?.. Osmanlı İmparatorluğu'nu kutlama günü yapıp kısır yoğurmayacaklar ya?.. Ye ne yapacaklar?.. Galerie Lafayette gibi mağazalara dadanıp sabahtan akşama, o palto senin, bu kazak benim çekiştirip duracaklar... Yanlarında da çocuklar var... Zırlayacak.. "Anneee... Sıkıldım hadi gideliiim anneee..." Necip Türk kadını, hazır Paris'e intikal etmiş, alışveriş keyfi yapacak... Nerde?.. Bulvar Haussmann'da... Bizimkiler işin erbabı oldu... Randevu biçimleri bile Parisien oldu... - Şekerim yarın Osman'da buluşuruz... - Tamam şekerim Osman'da Bye... Zavallı Haussmann... Adam bilse başına gelecekleri?.. Efendim bizim Haussmann, o zamanlar Fransa'nın Bordo kentinin Belediye Başkanı. 42 yaşında çakı bir adam... Şehircilikte üstüne yok... Paris'e daha bizimkiler intikal etmemiş o sıralar... Ama Paris, daracık çamurlu sokakları, bakımsız evleri ve çöp dağlarıyla görenleri ürkütüyor... Yıl 1852 falan... 3. Napolyon bu çakı gibi adamın, namını duymuş, ne yapıp edip getirtmiş onu Paris'e... "Al..." demiş, "Eti senin kemiği benim... Bu pislik kenti adam et..." Haussmann, "Ederim ama bir şartla" demiş, "Sen arkamda duracaksın..." Al takke ver külah, işe koyulmuş bizim Haussmann... Haussmann dediğiniz adam, kararlı, sert, yürekli, bilgili... En önemlisi ise kendi çıkarı peşinde değil... İstimlak edilecek yer evi çıksa, orayı da istimlak ediyor, geniş caddeler, bulvarlar yapabilmek, Paris'i Paris haline getirebilmek için... Sonunda iş bitiyor dünyanın 1 numaralı caddesi Avenue des Champs-Elysees o muhteşem o görkemli haliyle çıkıyor ortaya... Champs-Elysees'ye çıkan geniş bulvarlardan birine de bizim yapanın adını Haussman'ın adını koyuyorlar... Oluyor Bulvar Haussmann... Bizimkilerin deyişiyle Osman Bulvarı... Hikayenin bundan sonrası daha ilginç... Bu Haussmann'ı bizim kadınlar keşfetmeden önce, 1870'de 3. Selim keşfediyor... "Gel şu Paris'e yaptığını bizim İstanbul'a da yap... Şu caddeleri genişlet... Adama benzet bizim İstanbul'u... " diyor 3. Selim... Haussmann dedim ya çakı gibi adam... "Napolyon'un 3'üncüsünün isteğini yaptım, Selim'in 3'üncüsünün isteğini mi kıracağım" diyor geliyor İstanbul'a... Başlıyor işe koyulmaya... Ama o da ne?.. O Paris'i 16 yılda dünya incisi yapan adam, 16 ay dayanamıyor, 4 ayda kaçıveriyor ansızın İstanbul'dan... Arkasına bile bakmadan... Hiçbir isteğini yaptırmıyorlar Osman'a... New-York'a Londra'ya kimlik kazandıran, Paris'i dünya incisi yapan Hausmann'ın gardı düşüyor İstanbul'da... Türk mucizesi yaramıyor Osman'a... Bir gece kaçıveriyor İstanbul'dan... Ama İstanbul bu... Yakasını bırakmıyor Osman'ın... Kaçtığı İstanbul'un kadınları ma-aile, yılda iki kez Osman'ı ziyarete geliyorlar... Osman'ın bulvarının üzerinde randevulaşıp, buluşuyorlar... Onbinlercesi... Osman'ın ruhu işgal altında... - Yarın Osman'da buluşuruz... - Tamam şekerim Osman'da... Bye... - Anneee... Beni tuvalete götür... Aneee... Çişim geldi... Hiçbir şeyden çekmedi... İstanbul'dan çektiği kadar... Zavallı Haussmann...
|