| |
|
|
Demirel'den 'naklen yayın'
Ordunun sistemdeki yeri ve rejimin istikrarı üzerinde durmak istiyorum. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet'e ve hatta günümüze kadar ordunun toplumsal hayatımızda özel ve önemli bir yeri vardır. Bunun da ikincisi yoktur. Ordu 1960'tan sonra rejime fiili müdahale ve çoğulcu partiler demokrasisinin kesintileri çizgisine varan hükümet etme aşamalarına birkaç kez geldi. Ancak 1980'den sonra dünyada konjonktür değişmiş ve Türkiye'de artık askerin fiilen idareye el koyma dönemi kapanmıştır.
AB'ye giriş oyununun temel kurallarından biri, ordunun diğer demokratik ülkelerdeki örneğinde olduğu gibi yerini almasıdır. Bence Türkiye karar aşamasındadır. Ya ordu demokrasilerdeki geleneksel yerini alacak, toplumdaki seçkin konumunu koruyacaktır. Veya Türkiye başka bir vizyon ve gerçek adı konmuş bir rejimle yoluna devam edecektir.
Demokrasilerde rejim sadece halkın vesayeti ve koruması altındadır. Halkın sahip çıkmadığı ve sahipliği başka organlara devrettiği ülkelerde rejim işlemez. Aslında, yönetilmezlik şikayetlerinin kaynağı budur.
Bir ülkede devletten, siyasi iktidardan, bürokrasiden şikayet çok ileri boyuta ulaşmışsa bunun sebebi demokratik sisteme rağmen siyaset ve siyasetçinin, halk ile devlet arasında köprü görevini yapamamasındandır. Bütün sorun işleyen ve yönetebilen demokrasinin kurulmasıdır. Bu nasıl sağlanacak? Bunun tek yolu halkın, demokratik sürecin her aşamasına katılması ve aktif olarak demokratik sorumluluğu paylaşmasıdır.
Halkın demokratik değerleri, demokrasinin kurum ve kuruluşlarını savunur bir bilinç aşamasına gelmesi şarttır. Unutulmamalı ki, gerçek demokrasinin kurulması, geliştirilmesi ve yaşatılması halkın üstün irade olmasına bağlıdır.
Halkın korumadığı demokrasi, sallantıda bir demokrasidir. Halkın demokrasiyi destek ve koruma altına alması, rejimin halkın beklentilerine yanıt vermesine bağlıdır.
Sağlıklı bir demokraside sivil toplum örgütlerinin yetki ve moral sorumlulukları içinde kalarak rol almaları, aranan bir toplumsal olaydır. Ama bunların amaçları içinde kalmaları şarttır. Sivil toplum örgütleri siyasallaştığı takdirde toplumda rahatsızlık var demektir.
Demokratik bir yönetimde etkin, yaygın ve kitleleri kapsayan eşitlikçi bir davranış halktan esirgenemez. Bu, halkın mutlak hakkıdır. Demokrasi halkı eğiten en adil araçtır. Bunun yanında demokrasinin gerçek anlamda gelişimini iyi eğitilmiş bir toplum sağlar.
Bütün bunları, müdahalelere gerekçe sayılabilecek bir ortamı, hiçbir zaman meydana getirmemenin neye bağlı olduğunu izah için söylüyorum.
|