* SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve özel sandıklarda 12 milyon 844.5 bin kişi çalışıyor. Buna karşılık aynı kuruluşların toplam emeklisi 7 milyon 229 bin kişi. Hem aktif çalışanların hem de emeklilerin bağımlıları yani bakmakla yükümlü olduğu eş, çocuk, anne, baba, kardeş toplamı 43 milyon 788.5 bin kişi. Sonuçta çalışan 12 milyon 844.5 bin kişi, kendileri, emekliler ve yakınları ile 63 milyon 863 bin kişiye bakıyor.
* Sosyal güvenliğin kapsamındaki 63 milyon 863 bin kişi, 2004 itibariyle 71 milyon 152 bin olan Türkiye nüfusunun yüzde 89.75'ini
oluşturuyor. Yani nüfusun yüzde 90'ı sosyal güvenliğin kapsamı içinde. Sadece bu rakam üzerinden gidildiğinde her sigortalının 4 kişinin sosyal güvencesini üstlendiği sonucu çıkıyor.
* Ancak sosyal güvenlik 63 milyon 863 bin kişiyi kapsamasına karşılık, sağlık güvencesi açısından yaklaşırsak, tüm nüfusun kapsamda olduğu sonucuna varırız. Çünkü yeşil kartlıların sayısı 7 ile 11 milyon arasında değişiyor. Sayı tam belirlenemiyor. Bazı kartlar veriliş tarihlerine göre geçersiz sayılıyor. Ama taban 7 milyon. Sosyal güvenliğin kapsamı dışında kalan nüfus da 7 milyon 288 bin 916. Yani asgari yeşil kartlı sayısına eşit.
* Bu nedenle sosyal güvenliğe GSMH'nın yüzde 4.6'sı kadar genel bütçeden bir aktarım yapılıyor. Sistemin çalışması, emeklilerin ve diğer bağımlılıların maaş alması, sağlık giderleri ve ilaç masrafları ancak böyle karşılanabiliyor. Sistem, GSMH'nın yüzde 11.9'u kadar bir harcama yapıyor. Gelirleri ise GSMH'nın ancak yüzde 7.3'üne varıyor. Harcamaların yüzde 4.6'sını genel bütçe karşılıyor. Bunun 11 yıllık dönemdeki toplam faturası, eğer Hazine kağıtlarında değerlendirilseydi, 350 milyar dolarlık bir rakama ulaşılacaktı.