| |
Malatya'daki Ebu Gureyb
Çocuk yuvaları ve yurtlarında kötü muameleyi önlemenin tek yolu var: Ehil kişileri görevlendirmek... İktidar tam tersini yaptığı, insan ve vicdan tanımaz kadrolaşma hırsıyla ehil kişileri sürüp cahil ama kendinden olanları görevlendirdiği için Malatya'daki Ebu Gureyb dehşeti ortaya çıktı....
Atatürk'ün yuvalarını düzenli olarak ziyaret ettiği, şenliklerle ve balolarla toplumla kaynaştırdığı çocuklardan, dövülen, kaynar suyla haşlanan, dışkı yedirilen çocuklara... Çocuk Esirgeme Kurumu nereden nereye geldi. Mustafa Fevzi Paşa'nın, Adnan, Fuad, İbrahim Süreyya, Mustafa Necati, Refik, Muhtar, Rauf, Şeref, Vasıf, Abdullah Azmi, Nadir, Nafiz, Rıza Nur, Faik, Hüseyin Ragıp, Eyüp Sabri, Emin, Enver, Hamdi, Vehbi beylerin ve Hoca Esat Efendi'nin kemikleri sızlıyor. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu'nu onlar kurdular. 30 Haziran 1921'de. Ve kısa sürede Cumhuriyet'in hem en saygın kurumlarından, hem de en büyük kazanımlarından biri yaptılar. Aile ve çocuk politikaları ilk kez o kurumla geliştirildi. Bünyesinde sadece yuvalar ve yurtlar değil, doğumevleri, halk banyoları, süt dağıtım merkezleri, kreşler, çocuk poliklinikleri ve hastaneleri, eczaneler, tatil kampları, ana okulları da açıldı. 10 yılda 15 milyon genç öyle yaratıldı. Türkiye'de cami ve kışlaya bile politika girdi ama çok uzun süre Çocuk Esirgeme Kurumu'na hayır. Virüsün oraya da bulaşması 1990'lar başında oldu. Rezaletler de ondan sonra patlak vermeye başladı. Kırklareli, Gaziantep, Eskişehir, İstanbul-Küçükyalı, Manisa, Saray. Şimdi de Malatya. İlgili Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, sorumluluğu "Görevden alınanların mahkeme kararıyla dönmesi"ne bağlıyor. Yani istediği atamaları yapamamasına. Doğru değil. Malatya'da Sosyal Hizmetler Müdürü bu iktidarla değişti. 5 yurt ve yuvadan 3'ünün müdürleri de. Müdür yardımcıları da. Temizlikçilere kadar tüm personel de. Üstelik Malatya buzdağının "kaza" ile su yüzüne çıkan bölümü . İstanbul'a el atın, bakın nelerle karşılaşacaksınız. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES ) üç yıldır feryat ediyor, sürgün listeleri yayınlıyor ama sesini duyuramıyor: "Kurumda sürgünsüz gün yok. İktidar kendi kadrolarına yer açmak için bilgi, beceri ve liyakata dayanmayan atamalar yapıyor."
4 maddelik reçete Peki, Çocuk Esirgeme Kurumu eski saygınlığına nasıl yeniden kavuşturulabilir? Soruyu 1997-2002 döneminde kurumdan sorumlu Devlet Bakanı olan, yaz tatillerini yurt çocuklarıyla geçiren Hasan Gemici'ye yönelttik. 4 koşul saydı: 1- Kadrolaşmanın durdurulması. Sürgünlere, geçici görevle uzaklaştırmalara son verilmesi. Personelin morali öyle düzelebilir. 2- Personel açığının kapatılması. SHÇEK'nin 13.500 kadrosu var ama 8 bin kadarı dolu. 3- Kaynak yetersizliğinin giderilmesi. Kuruma ayrılan bütçe çok az. Oysa Türkiye'de 890 bin kişi açlık, 19.5 milyon kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu da kuruma gelen çocuk sayısını artırıyor. 4- Sorunların "saman alevi" gibi unutulmaması. Meclis'te sokak çocukları için komisyon kuruldu, hükümet 4 bakan görevlendirdi. Ne oldu? Bir proje hayata geçirildi mi? Sokak çocuğu sayısı azaldı mı? Gemici'yi dinlerken, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin imzalandığı 20 Kasım 1989 tarihindeki törende BM Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar'ın konuşmasını anımsadık: "Çocuklara yaklaşım, bir toplumun şefkat ve koruyucu değerlerini yansıtmakla kalmaz. O toplumdaki adalet anlayışını, geleceğe nasıl yönelindiğini ve gelecek kuşaklar için bugünden nelere sahip çıkıldığını da gösterir..."
|