| |
|
|
Herkül Millas ana sorunun cevabını buldu
Herkül Millas, Zaman'daki yorumunda müthiş bir bakış açısı yakalamıştı. Bu yorumu okurken kıskandım ve "Neden ben daha önce göremedim bu açıyı" dedim kendi kendime. Millas "Sorunların Varlığı" ile "Sorunların Algılanması" arasındaki paradoksal bağlantıya örnek olarak TürkYunan ilişkilerini vermişti. Son yıllarda Türk-Yunan ilişkileri gerçekten çok olumlu bir çizgide gelişmekte. İki ülkenin liderleri, sanatçıları, işadamları, sivil toplum örgütleri giderek daha yakın diyaloglara giriyor. İki ülke de artık birbirlerini "Tehdit" olarak değil "Dost" olarak görüyorlar. Ancak iki ülke arasındaki sorunlar çözümsüz biçimde durmakta. Örneğin Kıbrıs'ta Rumlar için "İşgal", Türkler için tanınmayan bir ülke var.. Ege Denizi'nde egemenlik haklarının belirsiz olduğu ara bölgeler, karasularının, hava sahasının ve kıta sahanlığının sınırları konusunda iki taraf henüz anlaşmamıştır. Azınlıkların şikâyetleri de sürekli gündemde. Sorunların varlığına karşın dostluğun güçlenmesini, Millas "Algılama "ya bağlıyor ve şöyle diyor: Sorunlar çoğu zaman dışımızdaki durumlardan değil kendi iç dünyamızdan kaynaklanmakta. Bu tür bir anlayış yüzyıllar önce de dile getirilmişti. Örneğin birinci yüzyılda Roma'da yaşamış olan Epiktitos "İnsanları üzen, durumların kendileri değildir; bu durumlar konusundaki değerlendirmeleridir" dermiş. - Türkiye'nin ve yurttaşlarının sorunlarının bir bölümü ne yazık ki; gerçek sorunlar değil, hayali sorunlardır -tehdit oluşturan komşular mitosu ile olmuş olduğu gibi. Bu sözde sorunların başında insan haklarıyla ve yaşam biçimiyle ilgili tercihler ve bu tercihlere karşı duyulan kuşkulardan kaynaklanan tepkilerin yarattığı gerilim gelir. - (Örneğin) Hrant Dink'in cümlelerinin yanlış okunuşlarının altında bu algılamalar yatmaktadır. Birilerinin bir Ermeni'den kötü niyetli tutumdan farklı bir şey beklemediği bir durumda her Ermeni'nin tutumunda kötü niyet görmeleri anlaşılır olmaktadır.. Patrik Bartholomeos'un dünyaca tanınan unvanında komplo görenler de öyle. Patrikhane'yi ülke aleyhinde çalışan kurum olarak görürseniz Patrik'in her önerisini kuşku ile karşılamanız olağan sayılmalıdır. - Aslında bu tür kaygılar ve fobiler yaşayan insanların belli bir yaştan sonra değişmesi kolay değildir; bu insanların farklı düşünen insanlarla değiştirilmeleri daha kolaydır. Yani sonunda olay siyasidir ve siyasi dengeler meselesidir. Konuların çözümü de farklı anlayışta insanların iradesiyle sağlanacaktır. Bu "Algılama" meselesinin iç politikaya da uyarlanması şarttır. Türkiye aynı Türkiye, Türkler aynı Türkler'ken, neden birileri ya "Din elden gidiyor" ya da "Laiklik elden gidiyor" diye çığlıklar atar sorusunun cevabı, acaba algılamalardan bulunabilir mi? Ya da "Farklı anlayışta insanlar" ın sayılarını nasıl artırabiliriz?
|