Evrenin oluşumu ve canlıların yaradılışı
İnkâr edenler, göklerin ve yerin birbirine yapışık olduğunu, Bizim onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Buna rağmen inanmayacaklar mı? (Enbiya, 30) Yüce Allah, tevhinancını ispat etmek ve insanları ona inandırmak için kâinatın yaratılışından oradaki oluşumlara uzanan bir dizi bilgiler vermektedir. 1. "İnkâr edenler, göklerin ve yerin birbirine yapışık olduğunu görmüyorlar mı?" Âyetin bu kısmı, günümüzde "büyük patlama" denen açıklamanın asırlar önce müjdesini vermektedir. Aslında kâinatın yaratılışını geriye doğru izlediğimizde, başlangıçta sadece hidrojen gazı olduğunu anlarız. Tek olan Allah ilk önce tek şeyi, yani hidrojeni yarattı. Âyette geçen Ratk kelimesi bunu ifade etmektedir. Gökle yerin birbirine bitişik olmasının anlamı başlangıçta tek şey olduklarıdır. O tek şey hidrojen gazından başkası değildi. Yüce Allah, bu durumu burada niçin gündeme getirmektedir? Amaç din eğitimidir. Yüce Allah, kâinatın yaratılışını, oluşumunu incelememiz için bize ödev vermektedir. Bu inceleme ile âyetin sonunda belirtildiği gibi imana ulaşıp Allah'ın var ve bir olduğuna, sonsuz kudret ve ilme sahip olduğuna inanmamız hedeflenmektedir. Yüce Allah, kendisini inkâr edenlere kâinatın yaratılışı ile ilgili bir ders vermektedir. Öncelikle onların kâinatın yaratılışı ve oluşumunu gözlemelerini, araştırmalarını öngörmekte, gözlemden gönüle giden ve orada imanı meydana getiren yolu tavsiye etmekte, gözlemden imana geçiş yapmalarını önermektedir. Soru bunun üzerinde cereyan etmektedir. Gözlemin konusu, kâinat yaratılmadan önce tek bir gaz kütlesi olduğudur. Çokluktan teke giden bir oluşum zincirinin varlığına dikkat çekilmektedir. 2. "Bizim onları ayırdığımızı (görmüyorlar mı?)" Demek ki Yüce Allah, ilk önce hidrojen gazını yarattı ve sonra bugünkü bilimin ulaştığı "büyük patlama" olayını gerçekleştirdi. Bitişik olan gökle yeri, birbirinden ayıran Yüce Allah'tır. Demek ki insanlar özelde kâfirler kâinattaki oluşumları gözlemlerle incelerken orada ilâhkudretin neler yaptığını görmelidir. Bu gözlemler onları Allah'a götürecektir. Tek olan Allah'ın önce teki yarattığını ve oradan çokluğa nasıl geçtiğini gözlemleyeceklerdir. Bir bakıma tevhinancını, tek tanrı inancını kâinatın oluşumunda okuyacaklardır. Yüce Allah, çokluktan teke giden düşünce şeklini öğütlemekte, böylece hem tabiatı inceleme hem de tevhinancı dersi vermekte, fen bilimleri ile ilâhbilimini programa koymakta ve bizden de koymamızı istemektedir. 3. "Bütün canlıları sudan yarattığımızı (görmüyorlar mı?)" Dersin sonunda başka bir derse intikal ederek "canlıların kökeni" öğretilmektedir. H2O=Suyun, bütün canlıların kökeninde kullanılan bir bileşim olduğu vurgulanmaktadır. Yüce Allah, önce "hidrojen" i yarattı daha sonra ondan da oksijeni meydana getirdi. Hidrojenden iki atom, oksijenden de bir atom alarak birleştirdi ve onu, yani suyu bütün canlıların kaynağına koydu. İşte canlılar âlemini incelerken, onların kaynağına giden bir yolu izlemelerini ve oradan ilâhyaratma eylemini gözleyerek tek Allah'a varmalarını insanlardan istemektedir. 4. "Buna rağmen inanmayacaklar mı?" İşte tüm bu gözlemlerin, araştırmaların nihâneticesi, yaratılış olgusunun arkasındaki kudreti, sonsuz bilgiyi görebilme ve oradan tek tanrı inancına ulaşmaktır. Bilimsel bilgiden tek tanrı inancına geçişin gerçekleşmesi ile insan beyni işini tamamlamış olacaktır. O zaman şirk denen inanç ve gönül kirlenmesi ortadan kalkacaktır. Günümüz ve geleceğin dünyası, yani insanlarının ihtiyaç duyduğu ve duyacağı araştırma ve zihin sıçraması budur. İnsanlar aklı serbest bırakır ve onun ihtiyaç duyduğu düşünme ve bilimsel bilgiyi gıda olarak ona verirlerse tek tanrı fikri ile bağlantı kurulacaktır. Zaten "bağ" anlamına gelen akıl, Allah ile bağ kurmuş olacaktır. Yüce Allah'ın, kâinatın yaratılışı, büyük patlama olgusu ve canlıların kökenine yönelik istediği gözlem ve araştırmalar, hep aklı insanın saldırısından kurtarıp özgürlüğüne kavuşmasını amaçlamaktadır. Objektif manada gözlem ve bilimsel bilgi, akla vurulan zincirleri bir bir kırarak tevhinancına varmasını temin edecektir. Yüce Allah, Hz. Peygamberi "Onların ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir" (A'râf 7/157) şeklinde tanımlarken de bunu kastetmektedir. Bilimsel gözlem ve onun getirdiği bilimsel bilginin son durağı Allah'ın varlığına ve birliğine imandır. Bu noktaya ulaşmayan bilgi, rahatsız, hedefsiz ve çilelidir. Bilginin bu hedefine ulaşmasını engellemekten daha büyük zulüm olabilir mi? Artık insan aklı dış dünyamızda seyredip yani yolculuk yaparak, Allah'ın kudretini görerek iman edecek özgürlüğe kavuşmalıdır.
|