Lisans konusuna çare bulunmalı
Ege Rallisi 70 tekne ile sınırlanınca yedek beklemek zorunda kalanlar oldu. Bu yıl Deniz Kuvvetleri Kupası'na katılım yüzde 33 arttı. Gant Cup'a geçen yıl 33 tekne katılırken bu yıl 40 yat start aldı. Yukarıda saydıklarımın hepsi denize ve yelkene gönül verenlerin yüzünü güldüren somut göstergeler... Bu gelişmeler aynı zamanda umut verici de. Bu havayı kaçırmazsak önümüzdeki yıl yeni rekorlara imza atabiliriz... Bu tablo pek keyifli, biz de biraz yüksekten uçuyoruz da; bizim ülkede insanların böyle uzun boylu havaya girmesine pek müsaade etmiyorlar... Nitekim Büyük Yarış'ın kapanış töreninde bir yetkili kardeşimiz, eğlenip zıplayan yelkencilere bakıp, "Seneye bunların hepsini zapt-ı rapta alacağız" buyurmuşlar... Aslında bu "zapt-ı rapt işi" sezon başından bu yana ufak ufak yüzünü göstermeye başlamıştı. Önce Göcek Yarışı'nda lisans işi ile ilgili bazı sevimsizlikler yaşandı. En son Gant Cup'ın Yalıkavak etabında okunan eksik lisans listesi ve bununla ilgili bir gazetede çıkan haber bizleri bu güne kadar alışık olmadığımız gerilimlerle karşı karşıya bıraktı. Bu gidişle de yat yarışlarında lisans uygulaması yüzünden yelken camiasında gerginliklerin ardı arkası kesilmeyecek gibi görünüyor... Nedir bu lisans işi, dilimiz döndüğünce anlatalım.
SADECE FRANSA UYGULUYOR Ülkemizde tüm spor karşılaşmaları bununla ilgili çıkarılmış bir kanun çerçevesinde yürütülüyor. Buna göre de her yarışmaya girecek kişinin lisansı olması gerekiyor. Güreş de yapsanız, ok da atsanız aynı şartlara tabisiniz... İşe detayına girmeden bakarsanız "Madem öyle yat ile yarışanlar da birer lisans alsınlar" diyebilirsiniz. Ama kazın ayağı öyle değil. Bir defa Fransa'nın dışında hemen hiç bir ülkede yat yarışlarında lisans uygulaması yok. Çünkü yat yarışlarına katılanlar diğer sporlardaki özellikleri taşımıyorlar. Bizde örneklerini gördüğümüz gibi 80 yaşında bir kişi de yat yarışına katılabiliyor, 8 yaşındaki de... Üstelik tamamen amatör olarak yapılan bu sporda insanlar büyük çoğunlukla düzenli bir ekip oluşturamıyorlar. Yarışlara katılan teknelerin ezici bir çoğunluğu gezi amacıyla da kullanılıyor ve eninde sonunda bir tanıdığı son anda bile olsa elinden tutup "Haydi gel birlikte yarışalım" diye denize çıkarabiliyorsunuz. Denize ilk kez bu şekilde çıkıp daha sonra yelkenci olanların sayısı ise azınsanamayacak kadar çok. Çünkü insanların denizle barıştırılmaları için öncelikle bir şekilde denize çıkarılmaları gerekiyor... Bir başka konu daha ülkemizde yarışların hemen hepsi uluslararası iştiraklere açık ve yabancılardan kendi ülkelerinde olmadığı için bu lisansı isteyemiyorsunuz. Bunun yerine pasaportların fotokopileri alınıyor. Yani yabancının kimliği yetiyor, Türk ise lisans almak zorunda. Üstelik bu kadarcık iş bile yabancıları son derece rahatsız ediyor.
ZORUNLULUK YARIŞI ÖLÜR Hemen yeri gelmişken söyleyeyim, Yelken Federasyonu bu konuda elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor. Ama onun da eli kolu bağlı ve bir yerde uygulamaları yapanlara sonuna kadar hakim olabilmeleri mümkün değil. Şu anda herkes bir ikilem içinde. O da yetmezmiş gibi azınlıkta da olsa insanları zapt-ı rapta almaya kalkanlar da var... Sezon sonunda Bodrum Ahşap Tekne Yarışları yapılacak. Doğrusu ben bu yarışlarda nasıl hareket edileceğini pek merak ediyorum. Çünkü bu yarışların ana nedeni, sezon sonuna hareket getirip teknelere yolcu bulmak. Yani insanlar bu yarışa teknelerde paralı yolcu olarak katılıyorlar... Zaten zorlukla toparlanan insanlara bir de lisans zorunluluğu getirirseniz yıllardır büyük emekle ortaya çıkan bu yarışı öldürürsünüz. İşte bir ikilem daha... Lisans istemezseniz de bundan öncekiler haklı olarak "Benim ne günahım vardı?" diyebilirler... Galiba işin doğrusu yat yarışı yapan tüm kulüplerin bir araya gelerek bu konuda kanun değişikliği için başvuruda bulunmaları olacak. Yoksa önümüzdeki yıl, bu günleri de arayabiliriz...
|