|
|
Bir tarafta keçiler, bir tarafta Birleşmiş Milletler
New York'ta yaşayan bir okurumla buluştum. Nefes aldım. Bir de sürprizi vardı bana. Sonra ünlü modacı Atıl Kutoğlu'na rastladım. Naomi'nin evini anlattı
Birleşmiş Milletler toplantısı için New York'a geldik ya... Sanki bu şehrin en önemli mevzusu bu. Yok Bush Talabani'ye "Türkiye sıkıntılı. K. Irak'ta acilen bir takım önlemler almanız lazım" demiş. Hatta Rice da Erdoğan'ı görür görmez koluna girip bu konuşmayı teyit etmiş; "İnanın ben de vardım, Talabani'ye 'Problemleri çözün' dedik." Erdoğan ile görüşmeden önce "ABD Irak'tan çıkarsa Türkiye girer" açıklamasın yapan aynı Talabani görüşmeden sonra rivayete göre sıkıntılarımızı anlamış ve elinden geleni yapacağını söylemiş. Kim kimi kandırıyorsa? Ha, bu arada İran Cumhurbaşkanı ABD'yi militaristlikle suçlamış. İran gazetelerine göre Erdoğan'a elindeki nükleer gücü barış çerçevesinde Müslüman ülkelerle paylaşacağını söylemiş. Hah, bir bu eksikti. Paylaşma. Mümkünse bizimle bir şeyler paylaşma. Zaten başımızda Irak meselesi var, bir de İran'ın ABD tarafından hiç de iyi karşılanmayan nükleer enerjisine ortak olmayalım lütfen. Ben, bu tarz konulara kaptırmış giderken kendime gelmemi sağlayacak iki olay oldu. Birincisi New York'ta yaşayan bir okuyucumla buluşma. Nefes aldım adeta. Elif İmer güzel de bir sürpriz yapmıştı bana. "Sex and the City" kitabının yazarının imza gününe gidip benim için bir kitap imzalatmış. BM için buraya geleceğimi öğrenen yazar Candace Bushnell küçük de bir not yazmış. "BM sıkıcıdır, sen bir Cosmopolitan iç." Evet yani, New York'tayım. Biraz etrafı keşfetmeden olur mu? İkinci nefes alışım ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan onuruna Türkevi'nde verilen kokteyl esnasında oldu. Kalabalığın içinde ünlü modacı Atıl Kutoğlu'nu gördüm. Tabii ya, moda haftası devam ediyor. Atıl'ın defilesi harika geçmiş. Zaten gazetelerden de okudunuz. Huysuz Naomi Atıl'ı çok sevdiği için podyumdan inmek bilmemiş. "Ben bile şaşırdım" diyor Atıl. Naomi defile öncesi ne giyeceğini belirlemek için Atıl'ı evine davet etmiş. "Meat Packing District'te muhteşem bir evi var" diye anlatıyor Atıl. "Minimalist döşenmiş, görkemli bir ev." Sohbete Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül de katılınca ortaya köşede gördüğünüz fotoğraf çıktı. Atıl "Biz Hayrünnisa Hanım ile sık sık moda üzerine sohbet ederiz" deyince dayanamayıp Hayrünnisa Hanım'a sordum. "Alışveriş yaptınız mı? Nerelere gittiniz?" Ser verip sır vermiyor. Zaten bildiğim kadarıyla kıyafetlerinin tasarımları kendisine ait. Özel olarak diktiriyor. H H H Ertesi öğlen soluğu moda haftasının düzenlendiği bembeyaz çadırda aldım. Keçili fotoğraf oradan. Saks mağazası kaşmir reklamını keçilerle yapmayı tercih etmiş. 35 derecenin altında birbirinden seksi mankenler ve şirin mi şirin keçiler... İşte burası da New York. BM şuracıkta aslında. Sabah otelden çıkarken Papadopulos'a rastladım. Başımı gayri ihtiyari sallayınca o da selam verdi. İyi mi? Elinizi sallasanız bir devlet başkanına ya da mankene çarpıyorsunuz. Bir tarafta moda haftası bir tarafta Birleşmiş Milletler. Ne biri ne de öteki. Galiba arayı bulmak lazım. Dozunda siyaset, dozunda magazin. (Pek öyle değil ya, bknz. ikinci yazı.) Hayata da bir şans vermek lazım. Şu aralar pek moda olan bir söz var. "Yaşayacak kaç yazımız kaldı ki bu dünyada?" İşte bu yüzden bu yazının son noktasını koyup dışarıya çıkmayı düşünüyorum. BM programı bitti. Başbakan bile serbest. Gerçi siz bu yazıyı okurken o Suudi Arabistan'da olacak ya, o ayrı. Ben mi? Arabistan'a gitmiyorum. Hani orada çarşaf giymek mecburi ya, sonra Hikmet Çetinkaya kızar. "İzliyorum bu Balçiçek Pamir'i" diye yazı yazar. Bir de Emin Çölaşan var. "Sabah Gazetesi giydirmiş muhabiri yollamış Arabistan'a, çağdaş kadın bu geziyi kabul etmez" deyiverir. Ayşenur Aslan olaydan üç hafta sonra rahmetli Ercan Arıklı'ya beni şikayet ediverir, neme lazım. "Bak senin yetiştirdiğin kızların başlarını örtüp habercilik yapmaya gidiyor" diye. Yorgunum uğraşamam bu ahaliyle. Şaka bir yana davetli değilim Arabistan'a. Yoksa oradan da bildirirdim hiç kuşkunuz olmasın. İyi pazarlar dilerim.
|