|
|
|
|
|
|
Terör okulunda bir şehit eşi
Astsubay eşi 10 yıl önce öldürülen Yıldız Hemşire kendini terörle mücadeleye adadı. Şimdi de üniversitede terörün "bilimsel" yönünü öğrenmeye çalışıyor.
Yıldız Hemşire'yi herkes Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki duruşmaları sırasındaki konuşmasıyla tanıdı. Eşi Murat Namdar Sivas'ta gözleri önünde öldürülmüştü. Milyonların önünde bu olayı lanetleyen Yıldız Hemşire, o günden beri şehit yakınlarının sesi oldu. Şimdi de Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki Terör Okulu'na giden Yıldız Namdar, "Derslerde yabancı ülkelerin kendi çıkarları için bizi kullandığını anladım. Uzmanlar 10 yıla kadar Türkiye'de iç savaş çıkabileceğini söylüyor" diyor.
Teröre okulda çözüm arıyor
Eşi 10 yıl önce gözlerinin önünde teröristler tarafından öldürülen Yıldız Hemşire, o zamandan beri savaşmayı bırakmadı. Bahçeşehir Üniversitesi'nde Terör Okulu'na giden Yıldız Namdar bu gidişe dur demek için insanların bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Bundan tam 10 yıl önce Astsubay Murat ve eşi Yıldız Namdar, birlikte izne gidiyorlardı. Murat Namdar'ın kullandığı otomobil Sivas yakınlarındayken üzerinde asker kıyafeti giyen teröristler, otomobili durdurarak kimlik sordu. Kocası "Benim adım Murat, astsubayım. İşte kimliğimi göstereyim'" dedi. "Geçin" dediler. İlerleyip, köşeyi döndüler. Tümsek bir yere geldiklerinde teröristler koşarak yola çıktılar. Şalvar giymişlerdi ve ellerinde kalaşnikof silahları vardı. "Murat dur, in arabadan" dediler. Adını biliyorlardı, çünkü asker kıyafeti giyen arkadaşları telsizle bildirmişti. Murat Namdar otomobilden indi. O sırada Yıldız Namdar "Murat gitme" diye yalvarıyordu. Kocası "Tamam Yıldız döneceğim, sakın inme arabadan" dedi. Sonra arabada Yıldız Namdar'ın babasını gördüler ve "Amca sen de in" dediler. O da indi. Yıldız Namdar hiç umutsuzluğa kapılmadan dönmelerini bekledi. Bir süre sonra babası koşarak geldi ve şoför koltuğuna oturdu. Yıldız Namdar "Baba, Murat nerede?" diye sordu. O sırada silah seslerini duydu ve çılgına döndü. Kendisini arabadan atmaya çalıştı ama arabadakiler onu tuttu. Mesleği nedeniyle halk arasında Yıldız Hemşire olarak tanınan Yıldız Namdar 1995 yılında eşini teröre kurban verdi. 2 Haziran 1999'da Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki yargılanmasında içtenlikle başından geçenleri anlatarak mahkeme heyeti de dahil olmak üzere tüm Türkiye'yi ağlattı. Öcalan'a duruşmada "Bizim günahımız neydi? Eşim fakir asker çocuklarına, Kürt çocuklarına ayrım yapmadan kendi gömleğini verirdi. Ama hiç acımadan ona kıydılar" dedi. Öcalan ise bu feryat üzerine üç kez ayağa kalkarak "Acılarını paylaşıyorum" dedi. Ancak geçen zaman içinde bu haykırışların hiç biri onu sakinleştirmedi. Tam tersine savaşmayı hiç bırakmadı. Tüm Türkiye'yi dolaşarak eylemler yaptı, meclise gidip milletvekilleriyle görüştü. Şimdi bu yaptıklarının hepsini yetersiz görerek, Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen Terör Okulu'na gidiyor. Tek amacı bu konuda akademik eğitim alarak, teröre dur demek için yapılması gerekeni öğrenmek. Çünkü o hayatını bu işe adamış durumda. "Eşim öldüğünde 25 yaşındaydı, ben ise 23. Bunu bize yapmaya kimin hakkı var. Herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum. Ben en sonuna kadar bu davanın arkasındayım. Çünkü bunu yapmadan duramıyorum. Yüreğimden gelen bir şey bu. Üst üste nöbet tutuyorum, uyumadan buraya geliyorum. Neden? Beni yüreğimdeki acı buraya getiriyor. Ben de uyuyabilirim, gezebilirim, eğlenebilirim... Ama eşim orada yatarken bunları yapmak bana haram gibi geliyor. Çünkü ben eşimi hala çok seviyorum. Dünyada içindeki sevgisini kaybetmiş birçok insan var. Ama ben kaybetmedim."
EYLEMLERE KATILIYOR Geçen 10 yıl içinde Yıldız Hemşire şehit ailelerinin bir sembolü ve temsilcisi haline geldi. Çünkü sivil toplum örgütleriyle ve konunun uzmanlarıyla sürekli iletişim içinde. Onlarla birlikle ülkeyi gezerek insanları bilinçlendirmeye çalışıyor. Örneğin Kahramanmaraş'ta ölen teröristler için bir anıt mezar yapıldığında, şehit aileleri ve dernek başkanlarıyla valiye gidip buna engel oldu. Ancak artık bu noktada biraz da akademik eğitim alması gerektiğini düşünmüş. "Ben eşimi kaybettiğim zaman, 'Biz ne yaptık ki bu insanlar bize böyle yaptı?' diyordum. Yolunu kaybetmiş insanların yaptığı basit bir olaymış gibi görüyordum. Onlara insani olarak yaklaşıp hatalarını anlatınca, anlayıp 'Evet biz ne yaptık, bir sürü masum insanın hayatına mal olduk, kendimize gelelim' diyeceklerini zannediyordum. 'Kandırılmışlardır, cahillerdir' diyordum. Ama olayın içine girince, olayın detaylarına kadar araştırınca bu işin uluslararası boyutta olduğunu gördüm. Kursta aldığım derslerde yabancı ülkelerin kendi çıkarları için ülkemizde yaşayan insanları kullandığını anladım. Bu aşamada 'Bu insanları uyandırmak için ne yapabiliriz?', 'Doğudaki insanlarımızın gerçeği görmeleri için ne yapabiliriz?' diye araştırmalar içine girdim. Uzmanlar 10 yıla kadar Türkiye'de iç savaş çıkabileceğini söylüyor. Öyleyse bu aşamada bizim üzerimize düşen görevleri öğrenmeliyiz. Çünkü az zamanımız kaldı." Yıldız Hemşire, terörle mücadele için uluslararası düzeyde çalışılması gerektiğini düşünüyor. Bununla ilgili çalışmaları da var. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, büyükelçilikleri aracılığıyla Yıldız Hemşire'ye ulaşmış. Tüm dünyada terörden zarar gören bir kişinin yer aldığı bir katalog hazırlamışlar. Yıldız Hemşire de onlardan biri. Orada PKK'nın bir terör örgütü olduğunu, Kürt halkının haklarını savunuyorum demesine rağmen onlara da zarar veren bir örgüt olduğunu anlatılıyordu. Yıldız Hemşire bunların yanı sıra amacının acı çeken insanların bulunduğu ülkelerüstü bir sivil toplum örgütü oluşturmak ve anma törenlerine hep birlikte katılmak olduğunu söylüyor: "Önemli olan halka inebilmek. Siyasetçiler hep kendi aralarında kısırdöngü içinde çalışıyorlar. Halbuki halk için bazı etkinlikler düzenlemek gerek. AB'ye uyum sürecinde bu konuda bazı tavizler verilecek. Bu sürede en azından oradaki halkı bilinçlendirmemiz lazım." Yıldız Hemşire'nin en çok karşı çıktığı konuların başında PKK'nın siyasallaştırılması geliyor. Kendi eşi gibi 30 bin kişinin ölümüne sebep olan teröristlere bazı haklar verildiğinde daha fazlasını isteyeceklerini söylüyor: "Öğrendiklerime göre 2010 yılında Amerika'nın enerji stokları bitecek. 30 yıl sonra petrol bitecek. Dünyada enerji ve su sıkıntısı yaşanacak. Bor madenine ihtiyaç var. Dünyada bor madenlerinin yüzde 70'i Türkiye'de. Terör bazı ülkelerin çıkarları için yapılıyor. Biz de kurbanlık koyunlar olarak birbirimizi yiyoruz. İnsanları yıllarca Kürt, Türk Alevi diye birbirine düşürdüler. Binlerce insanımızı kaybettik. Türkiye'deki gibi özgürlük dünyanın neresinde var? Herkes meclise giriyor, istediği işi kuruyor. İspanya'daki gibi teröristlere haklar tanınırsa, bunun sonu olmaz. Bu nedenle Apo konusunda da bu devletin hakimlerinin verdiği kararlar uygulanmalı. Aynı zamanda doğudaki beyni yıkanan insanlar da eğitilmeli." 11 yaşında bir oğlu bulunan Yıldız Hemşire, onun da kendisini bu mücadeleye adamasını istemiyor. Çünkü onun annesi ve annesi gibi kişilerin mücadele vererek temiz ve savaşsız bir dünya bırakacağına inanıyor. Daha doğrusu inanmak istiyor.
Ece KOÇAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|