Zorunlu bir açıklama
Fikri Sağlar neden yalan söylüyor anlamakta zorlanıyorum Çünkü benim ahlak anlayışıma göre bir siyasetçi kitabı satsın diye yalan söylemez...
Zorunlu diyorum, çünkü son üç dört gündür hakkımda üstü kapalı da olsa yazılanlara inanmakta güçlük çekiyorum. Üstelik hakkımda yapılan suçlamaların şimdiye kadar kişiliğine saygı duyduğum, duruşunu, tavrını beğendiğim eski bir siyasetçi tarafından gelmesi son derece üzücü. Önce yine iyi niyetle "Yanlış hatırlıyor" diye düşündüm. Sonra "Kitabım biraz daha fazla satsın böylelikle" cümlesini okuyunca, "Dur orada Balçiçek" dedim. Dur çünkü, Fikri Sağlar yanlış hatırlamıyor bilakis doğruları saptırıyor. 1998 yılında Fikri Sağlar ile bir söyleşi yaptım. Söyleşinin ana teması Susurluk idi. Sağlar o söyleşide MİT Yasası'nın değiştirilmesi doğrultusunda hazırlık yaptığını söyledi. MİT'in çağa ayak uyduramadığından yakındı. Söyleşiyi yayınladık. Dergi piyasaya çıktığı gün MİT'ten bir telefon aldım. Bir daire başkanı Aktüel Dergisi'nin Ankara Temsilcisi olarak beni tanımak istediğini söyledi ve kahve içmeye davet etti. Kabul ettim. Önce O zamanki direktörüm Alev Er'e sonra rahmetli Ercan Arıklı'ya bu randevuya gideceğimi söyledim. Onlardan da "olur" aldıktan sonra MİT'e gittim. Yaklaşık 20 dakika görüştük. Zamanı tam biliyorum çünkü oraya eşimle gittim. Eşim ben içerde görüşürken beni kapıda bekledi. Görüşmede havadan sudan her şeyden konuştuk. Söz bir ara yayınladığım Fikri Sağlar röportajına geldi. Bana yazmadığım bir unsur kalıp kalmadığı soruldu. Ben de "Hayır" cevabını verdim ama rahatsız oldum, hemen izin isteyip MİT'ten ayrıldım. Çıkar çıkmaz önce editör Necdet Açan'ı ardından Alev Er'i arayıp durumdan haberdar ettim. Konuştuklarımızı aktardım. Alev Er, Fikri Sağlar hakkında sorduklarını Sağlar'ın da bilmesi gerektiğini söyledi ve kendisini aramamı istedi. Ben de Sağlar'ı arayıp "Beni bugün MİT'e çağırdılar ve sizin hakkınızda da sorular sordular" diye haber verdim. Yani MİT'e gittiğimi benden öğrendi. Kendisi de o zaman bana bu içtenliğimden ötürü teşekkür etti. Hayatım boyunca röportaj yaptığım bir kişinin ses kaydını değil MİT'e, kimseye vermedim. Fikri Sağlar'ın niye yalan söylediğini anlamakta zorlanıyorum. Çünkü benim ahlak anlayışıma göre eskiden bakanlık yapmış bir siyasetçi sırf kitabı satsın diye böyle bir yalan söylemez. Söylememeli. Benimle bu olaydan sonra hiç görüşmediğini iddia ediyor. Bu da doğru değil. Aksine bir çok kez bir araya geldik. kendisiyle bir kez daha söyleşi yaptım, yayınlandı. Bir kitap yazıyordu yine. Hakkımda söylenenler çamur at izi kalsın türünde suçlamalardır. Kendisine yüklü bir tazminat davası açacağım. Ama cevap olarak "Ben ismini açıklamadım" diyecek. Bu da oyunun bir kuralı herhalde. Bu ilk ve son açıklamamdır. Bundan sonra Fikri Sağlar'ın yalanlarına dayanarak yapılan her haber ve köşe yazısı hakkında da dava açmayı düşünüyorum. Konuya şahit olanlar vardır. Hiçbir hareketimi bağlı bulunduğum üst makamlara bildirmeden gerçekleştirmedim. MİT'e bu ziyaretim ilk ve son kez olmuştur. Belgelidir. Kiminle konuştuğum taraflar tarafından bilinmektedir. Eski bakan Fikri Sağlar söylediği yalanlarla hem beni, hem gazetemi hem de Milli İstihbarat Teşkilatı'nı yaralamaya çalışmaktadır. Artık bu konuda söylenecek bir şey kalmamıştır.
NOT: Köşelerinden bana etik dersi vermeye kalkan diğer meslektaşlarıma gelince... Haberciliğin ilk kuralı iddiaları iki tarafa da sormaktır. İşin doğrusunu bilmeden, kimseyi dinlemeden "İçimizdeki ajanı bulalım" cinsiden sadece olayı provoke etmek ve çalıştığım kurumu zedelemek adına yazılanların haberle ya da gazetecilikle yakından uzaktan ilgisi bulunmamaktadır.
|