|
|
Onurun eski tadı yok!..
Bu ne cibilliyetsiz bir durum... Bir sürü insan esnekleşe esnekleşe, top halini alıyor... Zıp zıp zıplıyor... İşine gelince şişiyor, olmadı iniyor... Basketbol topu gibi, üstündeki ele göre, bazen yerlerde sürünüyor, bazen yükseklerde uçuyor... Artık her olaydan nemalanmak, öyle bir iliklere işliyor ki, "bu işten benim çıkarım ne olacak?" diye sormamak safkan gerzeklik sınıfına giriyor... Her şeyde aranan faydacılık, insanları satmayı, reel politik, her kalıba göre şekil almayı pratiklik, her ortamdan sırıtarak sıyrılmayı medenilik olarak kutsuyor... Onurun, artık eski tadı kalmıyor... İnsan kızma hakkını bile kullanamıyor... Uluorta kızmak taş devri insanlarına mahsus, goril insan tanımlamasına sokuluyor... Etraf, her ortamdan sırıtarak sıyrılan medenilerden, insan satmayı reel politik gören faydacılardan ve her kalıba göre şekil alan pratiklerden geçilmiyor... Bir duruş sahibi olmak kalaslık... Söylediklerinden kolay kolay vazgeçmemek gerzeklik sınıfına sokuluyor... Faydacılık, bütün değer yargılarını 9 şiddetinde depremle yerle bir ediyor... Tek geçerli değer yargısı faydacılığın bizzat kendisi oluyor... Herkesin faydacılığı kendisine işlediğinden ortada doğru diye bir kavram kalmıyor... Kim düşman, kim dost belli olmuyor... Düşman aniden dost, dost aniden düşman haline dönüşebiliyor... Dost kavramı düşmanla karışıp tost oluyor... Tek kıstas fayda olunca, ne geçmişin ne de kişisel tutarlılığın hiç bir anlamı kalmıyor... Oysa kişisel tutarlılık, kişisel onurun atası... Kişisel tutarlılık olmadan, kişisel onur olmaz. Hayatını sadece kişisel çıkara göre, şekillendiren yaratıklarda omurga olmaz... Omurgasız insanlarda onur olmaz... Onursuzun bol olduğu yerde, onurun da artık eski tadı olmaz...
|