Cesurca söyleyebilselerdi aşklarını eğer..
Aysun Kayacı ile yapımcı sevgilisi Fatih Aksoy'un ilişkisi noktalandı... Bütün gazetelerin bütün magazin servisleri, medyatik ayrılığın altında yatan nedenleri açıklayan, haber üstüne haber patlatıyorlar. "Aysun Kayacı, yapımcı sevgilisinden Yeniköy'de oturduğu evi istedi..." "Sevgilisinin her gün yeni bir şey istemesinden bıkan yapımcı sevgili, 'yeter artık' deyip ayrıldı." "Aysun Kayacı'nın kıskançlık krizleri bu ilişkiyi bitirdi..." "Kıskançlıklara daha fazla dayanamayan Aksoy, kesin olarak ilişkiyi noktaladı..." Bütün gazetelerin bütün magazin servisleri, uğraşıyorlar bulabilmek için o gizli kapaklı nedeni... Oysa bana sorsalar ben onlara söylerdim medyatik aşkın, medyatik ayrılık haline gelmesinin nedenini... Aslında onların aşkları, Aysun Kayacı'nın 7 yıllık beraberliğinin bittiği gün, yani bu aşkın başladığının ilan edildiği gün bitmişti... Çünkü aşk olduğu söylenen beraberlik, özgürce değil, gizlice başlamıştı... Gizli başlayan beraberlik, ortaya çıkarılan bir cep telefonu mesajıyla, mutlu bir aşka dönüşmek zorunda kalmıştı... O cep telefonu mesajı, eski sevgili tarafından ortaya çıkarılmasa, bu mutlu aşk tablosu ortaya çıkacak mıydı?.. Sevgililer isterse çıkacak, istemezse çıkmayacaktı... Çıkmasını istedikleri kadar seviyorlarsa çıkacak, çıkmasını istedikleri kadar sevmiyorlarsa çıkmayacaktı... Her halükârda bu aşk sevgililerin isteğiyle ortaya çıkmadı... Bir yakalanmanın sonunda, bir metazori vardı, o kameraların karşısında... Aşk özgür iradeyle, içinden geldiğince haykırarak, ilan edilmedi tüm dünyaya... Belki de yakalanmasalar hiç ilan edilmeyecekti... Aslında yakalandıkları anda alemin gözünde, gül gibi sevgilisini aldatan kadın haline gelen bebek yüzlü güzel kadın ve aldattığı erkeğin, romantik aşkları kameralara yansıdı... Bebek yüzlü güzel kadın, 7 yıllık beraberliğinde bulunmadığı, ya da aradığı neyi bulmuştu bilinmez yapımcı sevgilide... Acaba eski bir aldatmanın intikamını mı alıyordu o hiç bilinmez... 7 yıldır verdiği evlilik sözünü yerine getirmeyen erkeğinden, başka bir evlilik, daha güzel ve zengin bir hayat umuduyla mı bu maceraya atılmıştı o hiç mi hiç bilinmez... Bilinen, o ana kadar, sevgilisinin karşısına çıkıp, 'ben başkasıyla beraberim' diyebilme cesaretini gösterememiş olduğudur... Bilinen, yakalanma anına kadar, sevgilinin de, 'ayrıl o adamdan, gel benimle beraber ol' artık dememiş olduğudur... İki tarafın da, cesurca başlatamadıkları aşk, metazori olarak ortaya çıktıktan sonra, nasıl olup da devam edecekti?.. Herkesin gözleri önünde başlamasına cesaret edilemeyen bir ilişki, hayat boyu nasıl sürecekti?.. Aşkı ilan etmede görülen cesaretsizlik, hayat boyu birliktelik kararının cesaretine nasıl dönüşecekti?.. "Kokunu özledim..." Kokuyu özlemek, bir aşk için, hele hele milyonların önüne çıkacak medyatik bir aşk için nakıs bir durumdur... Nihayet, bu nakıs durumu, hayat fark etmiş ve kaçınılmaz sonu getirmiştir... Cesurca aşklarını açıklamış olsalardı, istediği evleri almakta belki tereddüt göstermeyecekti erkek sevgili... Cesurca ortaya çıkmış olsalardı, ne bebek yüzlü güzel kız, ne bu derece kıskançlık nöbetlerine kapılacak, ne de erkek sevgili aklından geçen soru işaretlerine takılıp kalacaktı?.. Cesurca aşık olup, cesurca aşkını söylese, bugün bebek yüzlü güzel kız, evine kapanıp, hiç de sevimli olmayan yaşam muhasebesini yapmak yerine, "sevdim sevildim ama maalesef bitti" diyebilecekti... Yaşam acısını çekenlerin, yüzlerinde olduğu gibi, üzgün ama vakur bir ifadeyle... Oysa bugün, vakur denebilecek bir ifade olduğunu sanmıyorum yüzünde... Çokça bir pişmanlık, çokça "ben nasıl yaptım bunu" diyen bir hezeyan görüyorum hüzünlü gözlerinde...
|