Ne yersen 'o'sun!
Sağlıklı yaşam konulu bir yazı değildir bu efendim, meraklıları hemen geçebilir! Brokoli meraklılarını 'en şahane insanlar' kategorisine sokan, bir dilim pastada kaç çeşit, hangi hızla vücuda giren ve ne tür zehirler olduğunu, bunların vücutta yaptığı tahribatı ifade ederek hayatımızı karartan sağlıklı yaşam uzmanlarına bir sayfa daha ayırmayacağım! Zaten kendileri ana gazeteler olsun, ekler olsun, dergiler ve televizyon programları olsun, medyayı işgal ettiler ve mübarek Ramazan ayında bir helva, bir güllaç yemeyi bile vicdan azabı haline getirdiler! Hayır 'iftarda da hafif yiyin' işi çıkmadı mı, artık 'pes' dedim! Bütün gün aç kal, sonra zeytinyağlı kerevize talim et! Yok ya? 'Ne yersen o'sun' felsefesine göre, doğadan gelen işlenmemiş, az kalorili, sağlıklı gıdalar alınca 90'larında joging yapabiliyor, kendini kebaba, kaymaklı ekmek kadayıfına verirsen 60'ında yatalak oluyorsun ya güya! Ben zaten baştan kaybettiğim için, bu felsefeye toptan karşıyım. Kebaplı ve ekmek kadayıfıyla dolu bir 60 yıl mı, brokoli ve brüksel lahanasının hükümetinde 90 yıl mı deseniz, hemen karar veremeyecek, şöyle bir düşünecek zihniyette bir insanım! Dolayısıyla sağlıklı yaşam=sağlıklı beslenme denklemini bir kez daha gündeme getirmek ve zaten isli sisli, doğal afetli, trafik kazalı, iş güç stresi içindeki hayatımızı daha da sıkıcılaştırmak istemiyorum!
KARAKTER TESTİ GİBİ! 'Ne yersen o'sun' şeklinde ifade edebileceğimiz başka bir görüş açısı, bu haftanın ilginç haberlerinden biriydi. Yemek tercihleri, ABD'li uzmanların (her kimse onlar, ki her taşın atından çıkarlar!) araştırmasına göre, bir nevi karakter testi! Sinirli insanlar et, mutsuzlarsa şeker ve kafeini tercih ediyor, depresifler kendilerini makarna pilava veriyor, cinsel tatminsizlik yaşayanlar bisküvi ve ekmekte huzur buluyor, stres altındakiler ise soya, soğan ve patates cipsiyle avunurken, rahatlamak isteyenler kaşık kaşık dondurma yiyorlarmış! Bu önemli bilimsel bulguların ışığında, beni biraz daha iyi tanıyacaksınız! Beslenmemin temel taşını et oluşturur, demek ki ben sinirli bir insanım şeklinde bir çıkarım yapmam mümkün! Her ne kadar zaman zaman "Senin sinirlerin alınmış" deseler de, son günlerdeki iş yoğunluğu yüzünden biraz değiştiğimi varsayabiliriz. Eh, aynı son günlerde tavuktan ziyade eti tercih etmemin sebebi de bu olsa gerek. Tabii kuş gribi etkenini hiç saymıyoruz, çünkü araştırmanın dışında! Bilimsel araştırmalar böyledir, her değişkeni göz önüne alırsan, ohooo! Fakat bu esnada, Adana ve Urfa bölgesinin asırlardır sinirli insanlardan oluştuğu çıkarımını da yapabiliriz! Bilim işte! Amerikalı uzmanlar! Şeker ve kafein bir arada değil ama ayrı ayrı sevdiğim gıdalardır. Çikolatalı pastanın yanına bir kahve örneğin! Bu beni mutsuz biri yapacaksa kabul! E mutluluk da görecelidir yani. Ancak bu noktada önüne çikolatalı pasta ve kahve konup da mutsuz kalan kimseyle tanışmadığımı da belirtmeliyim. Bu noktada bir ikilemle karşı karşıyayız. İyi yapılmış bir makarnayı reddetmem mümkün değildir. Bugüne kadar depresif olduğumu söyleyen kimseye rastlamadım ama, araştırma yalan söylemiyordur herhalde. Belki de bu neşeli görünümün altında ne fırtınalar kopuyor, ne bunalımlar yaşanıyordur da ben bile bilmiyorumdur! Demek İtalyanlar'da da bu gizli depresyondan var ki; kendilerini makarnaya vermişler... Ekmek ve bisküvi hiç yemem, bu bölümü onaylayarak hızla geçiyorum, yüz göz olmayalım!
HAYATIMDAKİ STRES SIFIR MI? Şimdi şaşırtıcı gerçek geliyor: Soya sosundan hoşlanmam, soğan sevmem, cips yemem! Demek ki hayatımdaki stres sıfır! Ben de sanıyordum ki, haftada 65 sayfa yaz, 65 sayfa oyna, her hafta reyting avına çık, bu arada gazeteye yazı yaz, bir yandan da insana yakışır bir hayat devam ettirmeye çalış, bir miktar stres oluyordur! Hiç olmuyormuş meğer! Son derece gevşek, rahat, dertsiz bir insanmışım, haberim yokmuş. Güzel haber! O zaman neden geceleri uyuyamıyorum diye bilimsel araştırmalarla tartışmayacağım! Ve geliyoruz dondurmaya. Tüm yaz boyu iki veya üç defa dondurma yerim! O da çok özel bir yerin dondurmasıysa, tavsiye edilmişse, zorla verilmişse! Demek ki herhangi bir rahatlama isteğim de yok! Zaten rahat, gevşek, mıymıntı bir şeyim yani. Bomba patlasa kılım kıpırdamayacak, o derece! Yemekten karakter tahlili araştırmasının önemli bulgularına göre durumum şu: Mutsuz ve depresif bir insanım, ayrıca sinirliyim! Bu arada hayatımda hiçbir stres yok ve herhangi bir rahatlama isteği de görülmüyor. Analiz edince ortaya çıkan şu: Benim hayatım fazla rahat! Belki de bu rahatlık ve boşluk beni mutsuz ve depresif yapıyor. Yani boş oturmaktan sinir geliyor! Demek ki yeterince çalışmıyorum! Belki boş oturduğum saatlerde, yani gece yarısından sabaha kadar bir bekçilik işi falan bulsam rahatlarım! O zaman da iskender kebabı, makarnayı, çikolatayı falan bırakırım, ne bileyim...
|