| |
|
|
Pazarlamacı evet, komisyoncu hayır
Bir okurum hatırlattı. Yaklaşık bir yıl önce "Ne zaman adam oluruz" sorusuna "Başbakanlar ülkenin CEO'su gibi davrandığı zaman" demişim. Okurum diyor ki, "Bu konsepti Türkiye'ye siz getirdiniz. Şimdi sizin fikrinizi tartışıyorlar." Doğru tartışıyorlar. Daha doğrusu Başbakan'ın "Türkiye'yi pazarlıyorum" sözleri çok tartışılıyor. Bence burada tartışılacak hiçbir şey yok. Bir Başbakan'ın görevi ülkesini siyasi ve ekonomik olarak pazarlamaktır. Thatcher'in köprü ihalesini alabilmek için Türkiye'ye geldiğini, Chirac'ın Fransız firmaları için aracılık ettiğini, liderlerin ülkelerine yatırım çekebilmek için kapı kapı dolaştıklarını hep duyduk, okuduk, gördük. Hatta buna gıpta ettik. Sadece liderler değil, artık büyükelçiler bile birer ticaret ataşesi gibi davranıyor, siyasi ilişkilerden çok ticari ilişkileri kotarmaya çalışıyorlar. Bir Başbakan'ın bunu yapmasından daha doğal bir olay yok. Tek mesele bu yapılırken, yakın çevrenin nemalanıp nemalanmadığı. Bir pazarlamacı olarak Başbakan'ın klasik pazarlamacılardan farkı, kendi cebine komisyon almamasıdır. Gazetecinin görevi bu komisyonu takip etmektir, doğru yapılan pazarlamayı değil.
|