Uykusuz her gece
Gece yarısı yine o bildik çiftimizin yatak odasındayız. Birazdan adamımız uyanacak. Kafasına takılan gündem maddelerinden birini seçip yanında her şeyden habersiz yatan masum karısını uyandıracak ve kafasına takılan sorulara zavallı karısıyla birlikte cevap arayacak. Ama bu gece durum farklı. Çünkü yatakta yalnız. Cevaptan önce karısını arayacak anlaşılan. Bakın bizimki uyandı bile. - Kalk Nilay kalk! Nilay yok. Nilay? Nerdesin Nilaaaayyy???!! - Bağırma be bağırma!! Karını uyandırdığın yetmedi artık komşuları da mı muahbbete katmak niyetindesin? - Saatten haberin var mı senin kadın? Bu saate kadar nerdesin sen ha? - Ay saçmalama Arif. Geceyarısı tacizlerinden bıktım içerde yatıyordum, doğal olarak. Ne kadar çok saçmalarsan o kadar az uyuyorum. Ne kadar çok o kadar az. Aynı reklamdaki gibi. Ama gördüğün gibi uzun menzilli kocam olarak beni taaa salonda bile uyandırmayı başardın. Evet söyle bakalım bu geceki konumuz ne? - Bu dansı bana lütfet... Çabuk! - O niye ya? - Başbakana sen dans edebilir misin? diye sordu CHP'liler. Cevap veremedi. Ama ben direkt dansa kaldırıyorum seni. Demek ki Cumhurbaşkanı olacak bir potansiyelim var. - Şimdi bu saatte ne demek istediğini anlamadım demenin sanırım bir anlamı yok. O yüzden oralara takılmıyorum. Kalk dans edelim madem. Aslında ben kafayı Zekeriya Beyaz'a takarsın, sahur öncesi sevişmek istersin falan diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Dansla idare edicez artık. - Dans yetmez bana Nilay! - Bana da Arif. Yoksa!! - Evet Nilay evet. Ben de Nobel istiyorum. Nobel almadan ölürsem hakkımı helal etmem sana... - Ben de sanmıştım ki! Ben neyin derdindeyim kocam Nobel'in derdinde. Orhan Pamuk alamadı, sen alacaksın öyle mi Arif Bey? Üstelik henüz bana bir mektup bile yazmamışken! - Hayatımı yazsam roman olur. Üstelik o roman da Nobel'i alır... - Adı ne bu romanın? Şu Çılgın Arif mi? Hahaha! Ay hiç güleceğim yoktu... - Sen gül daha gül, son gülen iyi gülecek! - Evlilik hayatımızda bir kere yüzüm gülmüş çok mu? Benim de hayalim, genç bir erkekle evlenmek, senin de nikah şahidim olman. - Höt, o ne biçim lakırdı kadın! - Demi Moore yaptı ya, eski kocası Bruce Willis de şahitlik yaptı... - İkinizi de keserim! - O zaman kocalık vazifelerini yapsan diyorum bir zahmet... Geceyarısı yapmazsın, sabah yapmazsın. Yatmadan önce diycem o da yok. Sen tavuk gibi erkenden yatarsın. Tavuk mu dedim? Aman Allahım! Sakın aklına kuş gribini getirme. Sakın diyorum. Bu konuya üç gece uykum gitti! - Yok artık kuş gribi konuşmıycam. - Ama bir dakika, sen konuşmaya bilirsin ama ben konuşucam. Tabii ya, kuş gribi. Bunu daha önce niye düşünemedim. Seni ihbar etsem şimdi, kuşu ötmüyor bunun desem, grip olmuş ölü gibi yatıyor desem, gelip itlaf etseler, kurtulurum ben de. - Neeee?! Hayıııırrr!! Gel buraya balım, şehvetli kadınım, bak sene ne numaralar yapıcam yatakta. Depremler olacak bu gece, hissediyorum. - Hazır Pakistan'da Ege'de depremler oluyor, ben üstüne play-back yapayım, apartmadakiler de Arif Bey de karısı Nilay Hanım'ı uyutmadı desin di mi? Akıllı kocam benim! - Hooorrrzzzz... - Uyumuş hayvan herif... Nasıl olsa birazdan 'Atilla Koç'un niye kutsal emanetleri ayağına getirttiği'ni kafasına takar. Yoksa postacıların Cemil İpekçi tarafından giydirilmesine mi takar acaba? Belki de futbolcunun kafasına şişe atan milletvekili girer kapsama alanına bizimkinin. Acaba neyi takacak kafasına? Gel de merak etme şimdi! Alıştırdı beni adi n'olacak? Gel de uyu şimdi...
|