Yurtseverliğin sigortası attı
Fransız sigorta şirketi ile yarı askeri nitelikli bir şirketler topluluğunun üstüne düşen 'sözde Ermeni soykırımı' bombası Türkiye'yi devlet olmaktan çıkarmayı arzulayanları çok mutlu etmiştir: - ABD'nin California eyaletindeki yargı süreci sonunda, Fransız sigorta şirketi AXA 1915'teki tehcirde hayatını kaybeden poliçe sahibi Ermenilerin yakınlarına 17 milyon dolarlık ödeme yapacak. Bu da, sözde soykırım iddialarına yönelik yargı kararı ve uygulaması olarak değerlendirilecek demektir. Karar, Türkiye'ye karşı uluslararası geçerliliği olan bir yaptırım muamelesi bile görebilecektir. Söz konusu şirketin Türkiye başmümessilliğini yarı resmi ve yarı askeri bir grubun yapmakta olması ve yapmaya devam etmesi basit bir olay değildir. Eğer 'paranın yüzü sıcaktır' diye bu gelişme karşısında köklü bir tavır alınmazsa kaçınılmaz olarak TSK milletin gönlünde tamiri imkansız bir yara alacaktır. Hiçbir gerekçe böyle bir ilişkinin sürmesini kabul edilebilir kılamayacaktır. ZAMAN gazetesinin ve manevi sahibi Fethullah Gülen'in askerlerimiz tarafından tartışılabilirliği de asla bu ilişkinin devamını onaylatamayacaktır. Aynı gazeteye ve manevi sahibine karşı -haklı veya haksız- yürütülen 'derin Amerikan bağlantısı' iddiaları da bu ilişkiyi sürdürülebilir kılmaya yetmeyecektir. Esasen Fransa'nın Türkiye'ye karşı iki temel meselede yürüttüğü düşmanca siyasete rağmen ülkemizdeki en büyük ortakları olan grubun şimdiye kadarki tavırsızlığı hazindir. Fransa oldum olası Ermeni meselesinde Türkiye'yi en fazla rahatsız eden ülkelerin başındadır. Milli Mücadele yıllarında Ermeni milislerini silahlandırarak güneyimizden hayli canımızı yakan Fransızlar sözde soykırım iddialarının de an azılı destekçileri olmuşlardır. AB işinde de artık tamamen düşmanca denebilecek bir siyaset sürdürmektedir. Böyle konularda pek hassas olan TSK herhalde mutlak hakimiyeti altında bulunan grubu bir an önce sözde soykırım suçlamasının ortağı olmaktan çıkarabilecektir. Lakin yine bir Fransız devi olan otomotiv kuruluşunun Türkiye'deki muazzam yatırımları hesaba katılınca gerekli köktenci tavrı koymanın pek kolay olmadığı anlaşılacaktır. Ne yazık ki, yarı askeri bir kuruluş üzerinden bu ölçekteki bir uluslararası firma ile işbirliğine girerseniz 'millici' hareket kabiliyetinizin kısıtlanması kaçınılmazdır. Nihai tahlilde askerin yönettiği şirketler topluluğunun uluslararası bir devle piyasa evliliği yaşaması kaçınılmaz biçimde bağımlılık yaratıcı bir ilişkidir. Sadece güncel yabancı sigorta şirketi meselesi değil, burada bütün bir ilişki ve ortaklık paketi doğrudan TSK için sorun yumağı oluşturmaktadır. Soru yalındır: Bugüne kadar Ermeni meselesinde bize yapmadığını bırakmayan Fransa'ya karşı TSK güdümündeki şirketler topluluğunun en küçük bir yaptırımı olabilmiş midir? Karşı taraf Türkiye'den 70 kazanır, yarı askeri ortağı da bu ilişki sayesinde 30 kazanır ve ülkenin en büyük gruplarından birini oluşturur. Yerli sivil veya dış bağlantılı devlerle yarışan bir grup bu getiriyi riske atar da milli ve stratejik gerekçelerle karşı tarafa yaptırım uygulayabilir mi? Bu tür bir çaresizlik, TSK'nın gölgesi altında 'maddi çıkarı milli stratejik meselenin önünde tutmaya mahkum olmak' değil de nedir? Belki bu haber üzerine bazıları avuçlarını ovuşturuyor olabilir: - Siz mi bizi suçluyorsunuz, YAŞ kararları ile tasfiye ediyorsunuz? Türkiye'nin en hassas olduğu konuların başındaki Ermeni meselesinde içine düştüğünüz açmazı teşhir edelim de görün! Bazı çevrelerde böyle bir duygunun uyanması, gerçeğin vahim niteliğini ortadan kaldırmıyor. İçeride ve dışarıda 'soykırım yoktur' diye haykırırken 'soykırım vardır' diyen şirketle ortaklığınızı sürdürürseniz, malum cemaate yönelttiğiniz ağır suçlamaların benzerleri size de dönebilir. Türkiye'nin devlet olmaktan çıktığını ilan edişin son noktası, ordunun savunamayacağı veya savuşturamayacağı bir açmaza düşürülmesidir. Orduya ve ülkeye bundan daha büyük bir düşmanlığı kim yapabilir?
|