Beyoğlu'nun En Güzel Abisi... (15)
Başından beri konuşmaya katılmayan Ali, "Çetin senden ayrıldıktan sonra nereye gidecekti?" diye sordu Çilem'e. "Bilmiyorum" dedi Çilem, "Sadece benimle konuşmak istediğini söylüyordu. Eğer konuşsaydık, ondan sonra benimle mi kalırdı, başka bir yere mi giderdi bilmiyorum." "Peki nasıl biriydi bu Çetin?" diye sordum. "Garip bir adamdı. Daha önce tanıştığım adamlara hiç benzemiyordu. Konuşmayı çok sevmezdi. Bana karşı iyi davranırdı, tabii o Sühedan denen kadın ortaya çıkıncaya kadar." "Ailesi, bir yakını filan yok muydu?" "Hiç bahsetmedi. Sadece birkaç kez Kilis'teki üzüm bağlarını anlattı." "Kilis mi?" diye sordum. "Evet Kilis. Kendilerinin bağı mı bilmiyorum. Kilis'te bağda geçen çocukluk günlerini anlatırken gözlerinin içi ışır, sevecen, bambaşka bir adam olurdu." "Çocukluğunun orada geçtiğinden emin misin?" "Öyle söylerdi, bütün çocukluğu, gençliği orada geçmiş." "Peki" diyerek araya girdi Ali, "Aksanı filan var mıydı Çetin'in?" "Vardı, bazı kelimeleri tam olarak söyleyemezdi. Bir de çok küfür ederdi." Dosyadan, Çetin'in evinden aldığımız kartpostalı çıkarıp Çilem'e gösterdim. "Bu kartpostalı görmüş müydün?" Çilem kartpostala dikkatle baktıktan sonra, "Sanki görmüş gibiyim..." diye mırıldandı. "Çetin'in evinde bulduk, Mücap diye biri yollamış. Üzerinde adres yok ama muhtemelen Kilis'ten gelmiş. Mücap diye birinden bahsetti mi hiç?" "Mücap mı? Yok, hiç duymadım. Bana kimseden bahsetmezdi. Ne arkadaşlarını anlatırdı, ne de akrabalarını. Bir iki kere Apti'den bahsetti..." "Öz Tarlabaşılılar Kulübü'nün sahibi olan Apti'den mi?" diye sordum. "Evet, iyi konuşmazdı adam hakkında. 'Beni başından atmak istiyor' derdi." Ali'nin aklı başka bir konuya takılmıştı. Kuşku yüklü gözlerini Çilem'e dikerek sordu: "Az önce Çetin'e, 'Başka sevgilim var' dediğini söyledin. Gerçekten de bir sevgilin var mı?" Çilem'in yüzü pembeleşmeye başladı, gözleri yeniden nemlendi. "Benim tek sevgilim Çetin'di. Ben de onu deli gibi seviyordum ama o kadını bana tercih etmesini bir türlü hazmedemiyordum." Birden gözyaşlarına boğuldu, hıçkırarak ağlamaya başladı. Klarnetçi Sadi bir mendil uzattı kadına. Yararı olmayınca omzuna dokunarak teselli etmeye çalıştı ama genç kadın, "Böyle olacağını bilseydim onu reddetmezdim, nereye istese giderdim onunla" diyerek bir süre daha ağlamayı sürdürdü. Çilem'den öğrenecek başka bir şey kalmamıştı. Klarnetçi Sadi, elleriyle sakalını sıvazlayarak, "Yapabileceğimiz başka bir şey var mı Amirim?" diye sordu. Benden önce Ali atıldı. "Sen o gece ne yaptın Sadi?" "Ben annemin yanındaydım. Çok ateşi vardı, sabaha kadar başucunda oturdum." Durdu yüzüme baktı. "İsterseniz ona sorabilirsiniz. Bana ihtiyacı vardı, işe bile gidememiştim. Bu yüzden Müslim Abi çok kızdı bana..." "Anlaşıldı Sadi" dedim, "Gidebilirsiniz." Ayağa kalktıklarında, "Ama aklınıza cinayetle ilgili bir şey gelirse bizi mutlaka arayın" diye ekledim. Onlar çıkınca, "Sadi'den de mi şüpheleniyorsun Ali?" diye sordum. "Adam sakallı Başkomserim. Bir de kıza tuhaf bakıyor. Tutkun filan olmasın?" "Benim de dikkatimi çekmedi değil ama Sadi zavallı bir adam. Bıçak tutmayı bile beceremez. Nasıl öldürebilir ki Çetin gibi kavgacı bir adamı? Çetin bir fiskeyle devirir Sadi'yi." "Haklısınız Başkomserim, yine de bir sorayım dedim." Bütün ipuçları Apti'yle, Narkotikçi Ekrem Cantaş'ı gösteriyordu. Artık merkezde oturmanın anlamı yoktu. Ben Apti'nin kulübüne, Ali ise Ekrem'i araştırmak için Emniyet Müdürlüğü'ne yollandı. 'Öz Tarlabaşılılar Kulübü'nün kapısında, geçen gelişimde görmediğim iri yarı, gür siyah sakallı bir koruma karşıladı beni. Karşılamak yerine durdurdu desem daha doğru olur aslında. Çetin'in ölümünden sonra Apti işleri sıkı tutuyordu anlaşılan. Adının Orkun olduğunu sonradan öğreneceğim koruma, kimliğimi görünce yumuşadı. O saygıyla önünü iliklerken, ben de dikkatle gür siyah sakallarını inceledim. Yüzüne neden böyle dikkatle baktığımı anlamayan Orkun, "Birine mi benzettiniz Başkomserim?" diye sormak zorunda kaldı. "Yok, önemli değil ama öğleden sonra emniyete gel, seninle küçük bir işimiz olacak." Orkun'un canı sıkılmıştı. "Ben yanlış bir şey yapmadım Başkomserim." "Biliyorum Orkun, sadece küçük bir test yapacağız, o kadar." İkna olmayacağımı anlayan Orkun, "Tamam Başkomserim gelirim" dedikten sonra önüme düşerek beni Apti'nin odasına götürdü. Odanın kapısında beni gören Apti'nin rengi attı ama sakin görünmeye çalışarak doğruldu. "Ooo... Buyrun Başkomserim, hoş geldiniz." "Hiç hoş gelmedim Apti. Bize neden yalan söyledin?" Apti'nin yüzündeki kan iyice çekildi. "Ne... Ne... Ne yalanı?" Odanın ortasında durdum. "Önce sakin ol" dedim, "Yerine otur." Hemen arkamda dikilmekte olan Orkun'a döndüm. "Sen de bizi yalnız bırak Orkun." Orkun kararsız Apti'ye baktı. Patronu da isteğimi onaylayınca kapıyı usulca çekerek dışarıya çıktı. Ben de Apti'nin karşısındaki koltuğa oturdum. "Evet Apti Efendi" dedim gözlerinin içine bakarak. "Çetin'i nasıl işe aldığın konusunda bize yalan söyledin." "Ama Başkomserim..." "Aması maması yok Apti. Çetin'i işe almanı Ekstazy Ekrem söylemiş. Bize anlatmadın." "Ekstazy Ekrem mi?" "Bilmiyormuş gibi yapma Apti. İstersen Ekrem Cantaş diyeyim."
|