|
|
Sonsuza uğurlamak
Şair ve düşünce adamı Attila İlhan'ı Ramazan ikliminin derinliğinde sonsuz hayata uğurlarken üzerinde pek durulduğunu görmediğim, durulacağını da sanmadığım özgün yanlarından birkaçının altını çizerek şahsi minnetimi arz etmeye çalışacağım. Sözünü ettiğim özgün boyut, İlhan'ın eleştiri çemberine, içinde bulunduğu çevreyi de katarak derin bir kuşkuculukla sorgulamaya, keskin bir alaycılıkla uyarmaya çalışmasıdır. Böylece Türkiye'nin kültür hayatını ikiye bölen klasik sağsol ayrımını aşmanın etkin bir öncüsü olmuştu. İçinden çıktığı toplumun bütününe bakabilen, yerelcilikle evrenselciliği uzlaştıran 'hakiki bağımsız aydın' kişiliğiyle İlhan'ı güncel bir şahika olmaktan çıkarıp bütün zamanların edebiyat burçlarındın biri haline getiren özelliklerden biri kanaatimce bu yanıdır. Onu anlamanın giriş kapısı, her büyük sanat ve düşünce adamı gibi, bir tek siyasi veya ideolojik eğilimin kalıplarına sığdırılamayacağını görebilmektir. Atilla İlhan, bazı küçük aydınların herkese şirinlik muskası dağıtmaya heveslenerek 'hem Allah'ı, hem şeytanı memnun' etmeye çalışırcasına, bir oraya, bir buraya temennada bulunması başka şey, bir tek eğilimin kalıplarına sığdırılamamak başka şeydir. Kalıba sığdırılamaz olmak için çap gerekir. Solda hiç kimsenin kamuya açık biçimde özeleştiri yapamadığı bir zamanda Attila İlhan o müthiş muzip zekasıyla 'ilerici' kadroların açmazlarını ortaya seriyordu. Bir örnek olarak solun din meselesindeki tavrını alaya alışını kaydedelim. Üstat 'Hangi Sol' isimli eserinde hafızamdaki kayda göreşöyle diyordu: - Boksör Cassius Clay Müslüman olup Muhammed Ali adını alınca bayram eden, sabahlara kadar oturup onun maçlarını adeta ibadet heyecanı ile izleyen insanların ülkesinde din düşmanlığı yapmak akıl karı mıydı? Bu, 'yandaş kitle bağımlılığı'nı aşan hakiki aydının çizgisidir. Attila İlhan'ın eserleriyle kültürümüze yaptığı büyük katkı kadar önemli bir tavrı da dilimizdeki özleştirme çılgınlığına karşı yaklaşımıdır. Diyebilirim ki, pek çok solcu aydın tarafından 'aslen Türkçe değildir' diye katil fermanı verilmiş nice güzelim kelimenin halen yaşıyor olmasını Attila İlhan'a borçluyuz. Tabii bu vurgu 'sözcük fetişizmi' değil. Zira onlar şiiriyeti olan, uydurulan karşılıkları ile asla yeri doldurulamayacak kavramların taşıyıcıları idiler. Allah gani gani rahmet eylesin.
|