| |
|
|
Aman dikkat!
Sanırım 15 yaşındaydım. Kadıköy Anadolu Lisesi'nin dört kişiden oluşan satranç takımında oynuyordum. Yeniydim, toydum. Bir keresinde, liseler arası turnuvada, rakibimi tuzağa düşürdüm. İki fil verip vezirini aldım. Terk etmesini beklerken diğer karşılaşmaları izlemeye başladım. Bırakmadı. İnatla direndi. Bense avantajıma güvenerek sallapati oynadım. Ve yenildim. Dersler (tecrübe) zaferlerden değil, yenilgilerden çıkar. O günden sonra ne rakiplerimi küçümsedim, ne de kendi pozisyonumu abarttım. Gücüm yettiğimce oyuna asıldım. Bu sayede kötü giden birçok maçtan galibiyetle ayrıldım.
Yukarıdaki dersi, futbolcu Bushi'nin, "Biz maçı kazanmak istiyoruz ama Arnavut halkı Türkiye'yi tutuyor" demecini görünce hatırladım. Evet, ' normal' şartlarda bizimkiler en az iki fark yapar. Evet, bahisler 'Türkiye kazanır' diyor. Evet, Arnavutluk'un grupta hiçbir iddiası yok. Ama... Almanya galibiyetinin sarhoşluğuyla Letonya faciasını unutursak... Disiplinli teknik direktör Briegel'i yabana atarsak... Özellikle 'küçük takım' futbolcularının, TV çağında bu tür maçları 'vitrinleri' saydığını hatırımızdan çıkarırsak... Tiran'dan hüsranla döneriz. Aman dikkat!
|