Annem tatilde kızdı başörtüsünü çıkardı
Anneme hep "Ayşe Sultan" derim. O aslında hepimiz için bir "Valide Sultan" dır ya... Bu yaz tatile çıktık. Hem de Bodrum'a... Hatta el ele tutuşup, deniz kenarında birlikte yürüdük. Bir şeyi çok sevdi. Sabah gazetelerini şezlonga uzanıp okumak. İnanılmaz mutlu oldu. Ama bir gün, elindeki gazeteleri yere atıp "Dinle evlat" dedi: "Ben Atatürk'ün kızıyım. Bu kadarına artık tahammül edemiyorum. Şu türban ve başörtü sorunu bilerek çıkarılıyor." "Anne" dedim, "Senin de başında örtü var." "Bak evlat" dedi: "Başörtüsü saçımıza bir düzen getirmek için takılır. Her gün berbere gidip saç taratmak sorun ya. İşte bu başörtüsü bizim kurtarıcımızdı." Sonra da öfkeyle devam etti: "Başörtümü çıkarıyorum. Bir daha da takmayacağım." Ben inanılmaz şaşkınım. Annem ise devam etti: "Bizim başvekilin hanımı Emine Hanım'ın fotoğrafına bak. Şu türban da ne oluyor? Yakışmıyor işte." "Ama anne" dedim. Bizim 80 yaşındaki Valide Sultan sinirlenmişti: "Bilirsin 5 vakit namaz kılarım. Kuranı iyi anlamak için Arapça öğrendiğimi de bilirsin. Galiba bu konuda tarihi hata yaptık..." Baktım annem yerinden kalkamıyor, yardım ettim.
HAVUZDA PANİK! "Evlat" dedi. "Şu bizim Ecevit yüzünden, onu da bıraktım. Vahdettin hain değilse Mustafa Kemal mi hain?" Haşemalı erkekleri, türban ve vücutlarında bir garip kıyafetlerle yüzen kadınları görünce annemin suratı asıldı. "Anne" dedim "Bak sana ne anlatacağım." "Dinliyorum" dedi. Ama anlatamadım. Annemi üzmemek için sustum. Ama benden dinleyin. Muhafazakarların gittiği otelde haremlik ve selamlık var. Kadınların havuzunun etrafı neredeyse surla çevrilmiş. İçeriyi görebilmek için kuş olmak lazım. Otel reklam çekimi için anlaştığı helikopter firmasına "Saat 17.00'de gelin" demiş. Firma saati karıştırmış, 12.00'de gelmiş, çekime başlamış. İşte o an havuzda kaçışmalar, çığlıklar ve isyanlar. Vallahi ben görenlerin ve anlatanların yalancısıyım... Güneşlenen kadınların yarısı topless (yani üstsüz), altta ise incecik bir ip. Peki bu bir özlem mi? Yoksa bu bastırılmış bir duygu mu? Hadi size bir özel not daha... Bu koya tatile gelen Araplar (Hemen hepsi Suud) neredeyse terör estiriyor. Çevreye baskı yapıyorlar. Bir akşam üstü bikinili bir kadın çığlık atıyordu: "Sahiller halkın malı. Buradan denize gireceğim?" Hatta beni görünce, "Sen gazetecisin gör ve yaz bunları" dedi. Görevsiz görevli isyan edince kadın üzerindeki tişörtü çıkardı ve bağırdı: "Ben Atatürk'ün kızıyım. Sizin gibi geri kafalı yobazlara teslim olmam." Olmadı da!.. Tek başına o karanlık dünyanın içinde pırıldayarak oğluna kumdan kale yaptı. Bu güzel ve çağdaş kadına buradan sevgi ve saygılar... Eve geldik annem inanılmaz sakin. Ağzından tek kelime çıkmıyor. TV'yi açtık ve havaya ateş eden milletin vekillerinin görüntüsü annemin yüzünü allak bulak etti. Çocukken tüfeği alıp ava çıktığımda, çok kızardı. (Annem namaza durunca tüfeği alır kaçar ama dönüşte bir dolu azar işitirdim...) "Anacağım" dedim, "İşte bizim ülke bu?" Baktım beni suçluyor... Sustum başımı öne eğdim. O zaman bizim Çöpçü Kaptan Sulhi'nin isyanı aklıma geldi. O bana sormuştu. "Bu kadar yurtdışına gidiyorsun. Söyle oradaki havaalanlarının da silah teslim masası var mı?" Ertesi gün inanılmaz bir sürprizle karşılaştım. Bodrum'dan Milas'a giderken Uyku Vadisi diye tabela gördüm. Domates, biber, patlıcan bahçelerinin arasından varınca şoka girdim. Eski bir değirmen... Şelaleler akıyor. Derede balıklar yüzüyor. Ceviz ağacının altında uyumak inanılmaz güzeldi. Burada bir sürpriz şu. O çağlayanın altına girip şöyle bir duş alınca kendinize geliyorsunuz. Ben oraya "uyandırma servisi" dedim. Bütün ülkeme tavsiye ederim: "Uyumayalım. Bu güzel vatanda insanca yaşayalım."
|