|
|
|
|
|
|
Köy evinde 50 kedi ve 10 köpekle yaşıyor
Türk Halk Müziği sanatçısı Nuray Hafiftaş, Çatalca'daki köy evinde kedi ve köpekleriyle mutlu bir hayat sürüyor. Hafiftaş, konser için gittiği yerlerden bakıma muhtaç hayvanları topluyor.
Hayat 50 kediyle güzel
Türk Halk Müziği sanatçısı Nuray Hafiftaş'ın mütevazı köy evi konsere gittiği yerlerden topladığı kedi ve köpeklerle dolu.
Şehir yaşamından bunalıp sessiz bir köşeye çekilenlerin sayısı giderek artıyor. İşte Türk Halk Müziği sanatçısı Nuray Hafiftaş da huzuru doğada ve hayvanlarda arayanlardan. Güzel türkücü yaklaşık 4 aydır Çatalca'nın Çanakça Köyü'ndeki evinde sürdürüyor yaşamını. Üstelik evi de öyle lüks bir tripleks değil, iki katlı sıradan bir köy evi. Bu yeni mütevazı yaşamını 50'ye yakın kedi ve 10 civarında köpekle paylaşan Hafiftaş, "Sonunda aradığımı buldum" diyor. Aslında Çanakça Köyü'ndeki geçmişinin 11 yıl öncesine dayandığını söyleyen Hafiftaş, buradaki evine eskiden sadece hafta sonları geliyormuş. Ancak 4 ay önce temelli buraya yerleşmeye karar veren sanatçı, bu süre içinde sadece birkaç kez İstanbul'a gitmiş: "Her seferinde de nasıl döneceğimi bilemedim" diyor. "Peki bu hayvan sevgisi nereden geliyor?" Nuray Hafiftaş'ın... Çocukluğundan beri böyle bir hayali olduğunu söylüyor sanatçı: "Çocukken bir sürü kedim, köpeğim olsun, onlarla birlikte yaşayayım isterdim. Ama annem karşıydı evde hayvana. Çünkü rahatsızlığı vardı. Ben de 'inşallah bir gün müsait bir yerim olur' diye dua ederdim. Sonunda bu dileğimi gerçekleştirdiğim için çok mutluyum. Şu an sessiz, sakin, tabiatla iç içe, hayvanlarımla huzurlu bir hayat sürüyorum ve inanılmaz mutluyum. Artık İstanbul'a zorunlu olduğum zaman gidiyorum. Gidince de fazlasıyla sıkılıyorum. Artık sorunlardan uzak huzurlu bir hayat tek isteğim. Sabahları camı açtığımda karşıdaki dağları, ağaçları, çiçekleri, böcekleri görmek en büyük keyif benim için." Köy hayatının eskiden beri içinde bir özlem olduğunu söyleyen Hafiftaş, özellikle de temiz ve samimi insan ilişkileri nedeniyle bu seçimi yaptığını belirtiyor: "Buradaki insanlarla birlikte vakit geçirmek benim için çok keyifli. İstanbul'da ilişkiler daha kirlenmiş. İnsanlar hep ikiyüzlü ve sahtekar. Onlardan olabildiğince uzakta yaşamak istiyorum. Sanat yaşantım devam ediyor ama ben hiçbir zaman camianın insanı olmadım. Sanat dünyasından görüştüğüm kimse yok. Bana annem, babam, akrabalarım yetiyor. Yani o dünyadan mümkün olduğunca uzak kalmak istiyorum. 4 aydır burada hiç televizyon seyretmedim. Artık benim en iyi dostlarım köy halkı ve hayvanlarım. İki de akrabam benimle kalıyor."
PAMUK UYANDIRIYOR Her sabah saat 8.00'de kalktığını söyleyen Hafiftaş, biraz şekerleme yapmak istese dahi köpeği Pamuk tarafından mutlaka uyandırıldığını anlatıyor: "İstanbul'da saat 13.00'e kadar uyuyordum. Uyandığımda da kendimi bitkin hissediyordum. Burada 3-4 saat bile uyusam sabah zımba gibi kalkıyorum. Sonra bütün gün hayvanlarla ilgileniyorum. Hasta olanlar da oluyor içlerinde. Tedavilerini yapıyorum. Veteriner hekim Fahrettin Bey bana çok yardımcı oluyor. Acil durumlarda geliyor. Ben de artık ne zaman ne yapılması gerektiğini öğrendim. Hepsine gerekli ufak tefek müdahaleler yapıyorum. Üşüttüklerinde antibiyotik tedavilerini yapıyorum. Gözlerine pomat sürüyorum. Akşamüzeri mutlaka çay içeriz. Burada insana bir gün yetmiyor bile." Nuray Hafiftaş'ın evin içinde ve dışında yaşayan 50'ye yakın kedisi sanatçının peşinden hiç ayrılmıyor. Hayvanların birçoğunu konser için gittiği yerlerden alıp getirmiş: "Kedilerim ve köpeklerimin büyük çoğunluğu muhtaç durumdaki hayvanlar. Birçoğu sokağa atılmış, kulağı duymayan, bir bacağı olmayan, gözü görmeyen kediler, köpekler. Konsere gittiğim yerlerden topluyorum onları. Mesela Kütahya'da arabanın önüne bir kedi yavrusu çıkmıştı, alıp getirdim. Onun adı Kütahyalı. İzmir'de bir yavru yağmurun altında sırılsıklam olmuştu. Onu da getirdim. En son Bolu'dan getirdim bir tane. Tam 45 dakika peşinde koştum yakalayabilmek için." Kedilerin arasında Siyam, İran ve Mısır kedisi gibi özel ırklar da dikkat çekiyor. Bunların da sahipleri tarafından bakılamayan kediler olduğunu söylüyor Hafiftaş: "Bakamayan bana getiriyor. Ama artık istemiyorum. Herkes aldığı gibi baksın. Ben tek başıma bu kadar kediye bakmak için maddi, manevi birçok şeyden fedakarlık yapıyorum." Havyan sevgisinin çok güzel bir duygu olduğunu söyleyen Hafiftaş, "Herkes hayvan sevmek zorunda değil. Sevmiyorlarsa da bari onlara zarar vermesinler. Ben de bu sevgi olmasaydı bu kadar hayvana zamanımın büyük bir kısmını harcayabilir miydim?" diyor.
Neslihan Tunç
|
|
|
|
|
|
|
|
|