|
|
|
|
|
|
32 kez bıçaklandım yaşamam mucize
7 Eylül 2005 günü muayenehanesinin kapısını çalan üç genci güleryüzüyle karşılamıştı. İçlerinden birini iyi tanıyordu. 48 yaşındaki diş hekimi Gülhanım Durmuş için kabus "Bize 350 milyon lazım" demeleriyle başladı. Dakikalarca "Yapmayın" diye yalvardı ama gaspçıları ikna edemedi ve ardı ardına bıçaklandı. "Artık ölüyorum" dediğinde boğazından kanlar fışkırıyordu. Gülhanım Durmuş kurtuldu ama yaşadığı kabusu unutması çok zor.
"Bıçağı görünce 'İşim bitti' dedim"
Ümraniye'deki muayene-hanesinde üç gaspçının saldırısı sonucu 32 bıçak darbesi alan diş hekimi Gülhanım Durmuş yaşadığı dehşet dolu dakikaları ilk kez ayrıntılarıyla anlattı.
7 Eylül 2005, diş hekimi Gülhanım Durmuş(48) için sıradan bir gün olarak başlamıştı. Her gün olduğu gibi sabah muayenehanesine gelmiş ve randevularına göz gezdirmişti. Ardından sırasıyla gelen hastalarının tedavileriyle ilgilenmeye koyulmuştu. Saat 16.30'da yine randevulu bir hastasını muayene ederken zil çalınca kapıya yönelen Durmuş, 3 gençle karşılaştı. İçlerinden birini hemen hatırlamıştı. Çünkü bu genç daha önce de diş çektirmek amacıyla muayenehanesine gelmişti. Gencin annesi de Gülhanım Durmuş'un yıllardır tedavi ettiği eski bir hastasıydı. Onları hemen içeriye kabul eden Durmuş, "Buyrun çocuklar, ne istemiştiniz?" diye sordu. Daha önceden hastası olan genç "Çekilen dişimin yerine diş yaptırmak istiyorum" diye yanıt verdi. Gülhanım Durmuş o sırada içeride bir hastasının olduğunu, bekleyebileceklerini ya da bir saat sonra gelmelerini söyledi. Gençler de, "Biz o zaman daha sonra gelelim" deyip çıkıp gittiler. Asıl niyetleri çok başka olan E.O. (20), T.S. (25), S.E. (18), bir saat sonra tekrar Durmuş'un muayenehanesinin kapısındaydı. Onları içeri alan talihsiz kadın o anda başına gelecekleri hayal bile edemezdi. Masasına geçip oturdu. Ancak karşısındaki gençlerin hal ve hareketleri biraz tuhaftı. Derken içlerinden biri, "Biz buraya diş yaptırmaya gelmedik. Biz madde bağımlısıyız. Madde alabilmek için bize 350 milyon TL lazım" deyince Gülhanım Durmuş ilk şoku yaşadı. Ancak yine de soğukkanlılığı elden bırakmayan Durmuş için kabus gibi dakikalar başlamıştı. Bütün sakinliğiyle acımasız gaspçıları ikna edebilmek için çabalasa da adeta gözleri dönen zanlıları durdurmak mümkün olmadı. O korkunç güne dönüp yaşadığı dehşet dolu dakikaları anlatırken oldukça zorlanan Gülhanım Durmuş, şu anda yaşadığına inanamadığını söylüyor. 7 Eylül 2005 günü ikisi boğazından olmak üzere vücudunun farklı yerlerinden aldığı 32 bıçak darbesiyle ağır yaralanan ve 15 gün yoğun bakımda kalan Durmuş, bugün yaşıyor olmasını pek çok hekim gibi mucize olarak nitelendiriyor.
ÖLÜM KARARINI REİS VERDİ Gülhanım Durmuş son derece sakin, kibar ve soğukkanlı biri. Muayenehanesine gelip kendisini öldürmeye teşebbüs eden gaspçılardan söz ederken dahi ağzından kötü bir şey çıkmıyor. Hatta ilk başta madde bağımlısı olduklarını söyleyen zanlılara acımış bile. Onlara; "Evladım bu maddeye nasıl alıştınız? Sizler çok gençsiniz. Yazık..." dediğini söyleyen Durmuş tekrar olay anını hatırlıyor: "İlle de para istiyorlardı. Ben de, 'evladım şu an elimde 30 YTL para var, onu alın' dedim. Biri yanıma geldi. 'Yüzüğünü çıkar' dedi. Hemen çıkarıp verdim. Saatimi de çıkarıp uzattım. Aldı ama sonra beğenmedi yere attı. Sonra çekmecedeki cep telefonumu buldu, yere atıp üzerine bastı." Bu arada durumun iyice kötüye gittiğini anladığını söyleyen Gülhanım Durmuş, zanlıların çantasını istediklerini anlatıyor: "Çıkardım çantamı. Cüzdanımda para yoktu zaten. Kredi kartlarını gördü biri. 'Senin bu kadar kredi kartın var nasıl paran olmaz' dedi. Ben de 'kartları alın, gidin' dedim." Muayenehanenin her yerini karıştırıp istedikleri parayı bulamayan zanlıların, ne yapacakları konusunda kısa süren bir kararsızlıktan sonra infaz konusunda anlaştıklarını söylüyor Durmuş. İçlerinden birine "Reis" diye hitap ettiklerini anlatan Durmuş, "Ölüm kararını da Reis verdi" diyor: "Birbirleriyle işaretleştiler. Koridorda konuşup geri döndüklerinde ellerinde kocaman bir bıçak vardı. Odun saplı, geniş, ucu sivri, kocaman bir bıçak. Bıçağı görünce 'sonum geldi' diye düşündüm. Ama ben hala, bir umutla, 'yapmayın, etmeyin' diye yumuşatmaya çalışıyorum. Yine bir tanesi 'ne yapalım reis?' dedi. Reis de, 'Bu polise öter, öldürmemiz lazım' diye yanıt verdi. Ben onlara yalvarıyorum bu arada; 'Bakın evladım, kimseye söylemeyeceğim. Bunların hepsini unutacağım. Ben senin anneni tanıyorum. Ben seni tanıyorum. Bana bunu nasıl yaparsın?...' Çaresiz kadının bütün yalvarmalarına rağmen kararlarından dönmeyen zanlılar, bu kez Durmuş'tan soyunmasını istemişler. "Reis, 'Biz seni öldüreceğiz boşuna yalvarma' dedi ve, 'Çabuk üzerindeki tişörtü çıkar' diye bağırdı. Ben şaşırdım, 'Ben senin annen yaşındayım. Bırak tişörtümle ne yapacaksan yap' dedim. 'Hemen soyun' dedi. Tişörtümü çıkardım. 'Biz sana tecavüz etmeyeceğiz sadece tecavüz süsü vereceğiz' dedi."
YERDE KENDİMİ KAPATTIM Gördüğü insanlık dışı davranışlar karşısında ayakta durmakta zorluk çeken Gülhanım Durmuş zanlılardan birinin kafa darbesiyle yere yığıldığını ve vahşi saldırının başladığını söylüyor. Ancak yenilgiyi hemen kabul etmediğini ve ciddi bir boğuşma yaşadıklarını da ekliyor: "Yere düşünce kendimi kapattım. Ayaklarımla vücudumu, kollarımda yüzümü kapattım. İnanılmaz bir boğuşma yaşandı. Boğuşma sırasında var gücümle bağırıyordum birileri beni duyar diye. Zaman kazanayım diye mümkün olduğunca direniyordum. Bu arada sürekli bıçak darbeleri devam ediyor. Ben o kısımları çok iyi hatırlamıyorum." Saldırganlara karşı inanılmaz bir yaşam mücadelesi veren Gülhanım Durmuş'un boğazına aldığı iki derin darbeyle klinik bir anda kan gölüne dönmüştü. Bu darbelerin ardından 'İşim bitti' diye düşündüğünü söyleyen Durmuş, o andan itibaren mücadele gücünü de kaybetmiş: "Boğazıma atılan iki darbeden sonra kan fışkırmaya başladı. Bunu görünce ölü numarası yapmaya karar verdim. Başımı yere yatırıp dilimi de dışarı çıkardım. Sonrasını zaten iyi hatırlamıyorum. Hatırladıklarım, ses kesilmişti ve gittiklerini anlamıştım. Sürünerek masama gittim, telefona uzanmaya çalıştım ama başaramadım. Telefonun kablosunu da kesmişler zaten."
SÜRÜNEREK KAPIYA GİTTİM Yerde kanlar içinde yatan kadının öldüğünü sanarak kliniğin arka camlarından birinden kaçan zanlılar gözden kaybolmuştu. O sırada boğazındaki yaraya önlüğünü tampon yaparak kanamayı hafifletmeyi başaran Durmuş bunu nasıl yaptığını da hatırlamıyor: "Bilinçsizce yapmışım bütün bunları. Sonrası da bana anlatılanlardan ibaret." Durmuş'un hatırlamadığı şeylerden biri de muayenehane kapısına kadar sürünerek gidip kapıyı araladığı. O sırada saat 18.00 randevusu için gelen bir hastası onun kurtuluşu olmuş. İlk önce apartman kapısının ziline basan ama kapı bir türlü açılmayınca şüphelenen hastası, birinci kattaki muayenehanenin camlarından içeriye bakmaya çalışmış ancak perdeler de kapalıymış. Daha sonra apartmana girmekte olan birini görünce onunla birlikte içeriye girmiş ve muayenehane kapısının aralık olduğunu görmüşler. Kapıyı biraz ittiklerinde de yerde yatan Gülhanım Durmuş'u bulmuşlar. Hemen Göztepe SSK Hastanesi'ne kaldırılan Durmuş, yoğun bakımda günlerce ölümle pençeleştikten sonra hayata dönmeyi başardı. Ambulansta hastaneye götürülürken polise ifade veren Durmuş, zanlıların 24 saat içinde yakalanmasını sağladı.Üçü de Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ekipleri tarafından yakalanan gasp zanlıları şimdi adaletle hesaplaşacakları günü bekliyor.
ZEVK İÇİN YAPILIR MI? Olayla ilgili hafızalara yer eden görüntülerden biri de zanlılardan birinin polis ekiplerince cezaevine götürülürken, bir televizyon muhabirinin, 'Neden yaptınız?' sorusuna, 'Zevk için' diye yanıt vermesi oldu. 20 yaşında bir oğlu olan Gülhanım Durmuş ailelere çok iş düştüğü görüşünde: "Gençlerin beyinlerinin bu kadar dumura uğramış olması beni çok endişelendiriyor. Gençlik bir ülkenin geleceğidir. Böyle giderse ne olacak Türkiye'nin hali. Ülkemizi böyle yozlaşmış, böyle hastalıklı beyinlere sahip bir gençliğe mi emanet edeceğiz. Ailelerin çocuklarına sahip çıkması lazım."
|
|
|
|
|
|
|
|
|