| |
|
|
Güzel bir gün!
Şu ölümlü hayatta en çok istediğim şeylerden biri Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girdiğini görebilmek. O yolda en önemli adımlardan biri dün atıldı. Çok mutluyum. Ben AB'ye gireceğimize inanıyorum. Tabii ki bu kolay olmayacak. Önümüzde zorlu bir süreç var. Müzakereler çetin geçecek: Kavga, gürültü, tartışma, ileri adımlar, geri adımlar... Zaten asıl önemlisi AB'ye üye olmaktan çok, sürecin bizzat kendisi. Çünkü bu süreçte Türkiye hızla değişecek: Ekonomisi gelişecek. Daha demokratik, daha özgür bir ülkede yaşamaya başlayacağız. Şimdiye dek tereddütlü davranan yabancı sermaye, spekülasyon amacıyla değil üretime dönük yatırım yapmak için gelmeye başlayacak. İşsizlik azalacak. Hayır, hayalperest değilim: Elbette sorunlarımız sihirli değnekle bir anda çözülmeyecek ama gidişat iyiye, güzele, umuda, mutluluğa doğru olacak. Müzakereler sürerken avantasını, lavantasını kaybedeceğini gören kesimler yaygarayı basacak. AB'yi kötüleyecekler. En küçük bir pürüzü dahi dev aynasında göstermeye çalışacaklar. 'Vatan, millet, Sakarya' edebiyatı yapacaklar. 'Ulusal onurumuz elden gidiyor' diyecekler. Sanki 70 milyonluk bir ülkenin birlik tarafından hazmedilmesi kolay bir şeymiş gibi 'Hani serbest dolaşım hakkı' diye soracaklar. Onlara kanmayın. Sadece kendinizi değil, çocuklarınızı da düşünerek kanmayın. Provokasyonlara kapılmayın. Bugün "Türkler, Avrupa'da serbestçe dolaşmasın" diyenler, mesela 10-15 yıl sonra, "Aman gelin, eleman açığımız var" diye yalvarmaya başlayacak. Gelişen ekonomik ilişkiler 'karşılıklı bağımlılık' yaratacak: Mesela Avusturya ile yoğun bir ticaretimiz olsaydı böyle engeller çıkarabilir miydi? Çıkaramazdı! Unutmayın: Küreselleşen ekonominin gereği olarak da AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var. Hiç kuşkunuz olmasın: Sorunlar yavaş yavaş çözülecektir. Bugün güzel bir gün. Tadını çıkarın. Ve hemen çalışmaya başlayın. Çünkü işimiz zor!
|