Eski adet yeni tartışma 'türban'
İslamiyet öncesi Araplar'da, birinin türban takmasını yasaklamak onu aşağılamak anlamına gelmekte, birinin sarığına vurmak ağır bir hakaret sayılmaktadır. Yahudiler'de ise günahsızlığın simgesi olmuştur.
Eski adet yeni tartışma 'türban'
İslamiyet öncesi Araplar'da, birinin türban takmasını yasaklamak onu aşağılamak anlamına gelmekte, birinin sarığına vurmak ağır bir hakaret sayılmaktadır. Yahudiler'de ise günahsızlığın simgesi olmuştur.
Türkiye gündemini en çok işgal eden konuların başında türban geliyor ve tarihin tersini söylemesine rağmen, bu sanki sadece kadınlara ilişkin bir sorunmuş gibi algılanıyor. Türban bir başörtüsü ve kökü tarihin derinlerine kadar iniyor. Fransa'da yaşayan bir Kuzey Afrikalı olan Muhammed Kasimi, Türban Tarihi adlı kitabında, bu örtünün kökenlerinin ilk Mezopotamya uygarlıklarına kadar geri gittiğini söyledikten sonra, MÖ 7. yüzyılda Asur kralının kadınların başlarını örtmelerini zorunlu kıldığını bildiriyor. Ancak Kasimi, türbanın aslında hem erkeği hem de kadını kapsamına alan bir giyim parçası olduğunu işaret etmiyor. Türban kelimesi aslında Fransızca, ama Farsça'nın dulbend kelimesinin Türkçe'de aldığı tülbent biçiminden bu dile geçmiş. Fransızca'daki lale (tulipe) kelimesi de, bu çiçeğin sarığa benzemesinden ötürü aynı kökenden geliyor. Arapça'da imame denilen türbana, Türkçe'de sarık veya başörtüsü de deniliyor. Hindistan'ın Racastan eyaletinde dinen başlarını bağlamak zorunda olan Rajputlarda sarığa pagdi denilmektedir. Ancak Avrupa dilleri onu Türkçe'den itibaren benimsemişlerdir, örneğin İspanyolca ve Portekice'de turbante olan kelime, Rumence'de tulipan olmaktadır. Türban, Eski Mısır'da üst sınıfa mensup olmanın göstergesidir. İslamiyet öncesi Araplar'da, birinin türban takmasını yasaklamak onu aşağılamak anlamına gelmekte, birinin sarığına vurmak ağır bir hakaret sayılmaktadır. Babilliler'de gençlik ve gücün simgesi olan türban, Yahudiler'de günahsızlığın simgesi olmuştur. Ama daha sonra Musevilikle birlikte, kadının alt konumda olduğunu göstermesi için erkeklerin yanında başını örtmesi zorunlu kılınmıştır. Ama bunu dinsel bir zorunluluk haline getiren Hıristiyanlıktır. Kadınları başlarını örtmeye zorunlu tutan ilk kişi, Hıristiyanlığın asıl kurucusu Tarsuslu Aziz Pavlos'tur. "Korinthoslulara Mektup"ta, "Tanrı esiniyle dua eden veya konuşan her kadın başını örtmelidir. Erkek başını örtmez, Tanrının imgesidir ve şanıdır, ama kadın erkeğin şanıdır, çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratılmıştır ve erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratılmıştır" demektedir. Buna karşılık Museviler'de türban gücün, iktidarın simgesidir, bu öge Araplara emirliğin simgesi olarak geçecektir. Eski Ahit'te (Tevrat), Tanrı Musa'ya kutsallık ve tanrısal gücün simgesi olarak türban takmasını emretmiştir. Bu emre Yahudi ve Müslümanlar uymuş, Hıristiyanlar önce sadece kadında uygulamışlar, sonra ondan da vazgeçmişlerdir. Tevrat'ın Çıkış kitabında "Ve Harun'la oğulları içinketenden sarığıılar. Rabbin Musa'ya emrettiği gibi yaptılar" denilmektedir. Tevrat'ın Levililer kitabında bildirildiği üzere, türban kutsaldır:"Ve başı üzerine sarığı koydu ve sarığın ön tarafına altın levhayı, mukaddes tacı koydu. Rabbin Musa'ya emrettiği gibi yaptı".
HİNDİSTAN'DA KUTSAL Türban yalnızca İbrahimi dinlerde değil, Hindistan'ın birçok kesiminde de kutsaldır. Örneğin 15. yüzyılda Kuzey Hindistan'da kurulan Sih dini de türbanı kutsal sayar. Sihler, Tanrının yaratma eylemine saygılarından saçlarını kesmezler, böylece uzayan saçlarını türbanla örterler, bu yüzden bu örtüyü kutsal sayarlar. Hindu dinine mensup Hintli erkekler ise, sınıflarını, kastlarını, mesleklerini veya dinsel mensubiyetlerini belirtmek için bir kimlik işareti olarak türban takarlar. Sahra çölündeki göçebeler de, kum ve güneşten korunmak için taktıkları türbanı bir kimlik unsuru haline getirmişlerdir. Türbana Uzak Asya'da da sıklıkla rastlanmaktadır. Modernite öncesi Japonya, Çin ve Çin Hindi'nde, erkekler ve kadınları dinsel ve kimliksel nedenlerle türban takmışlardır. Örneğin Çin'deki sayısız köylü isyanlarından biri olan Jang Jue ayaklanmasına katılanların taktıkları sarı türbanlardan ötürü, bu ayaklanma tarihe sarı türban isyanı olarak geçmiştir. Avrupa türbanı egzotik bir unsur olarak değerlendirmiştir. Bu kıyafet parçası özellikle Fransa'da zaman zaman moda olmuştur. Ama önce erkeklerde ve sonra onlara benzemek isteyen kadınlarda. Örneğin Jacques- Louis David'in 1793'te yaptığı ünlü "Marat'nın Ölümü" tablosunda, banyoda Charoltte Corday tarafından öldürülen ünlü devrimcinin başı türbanlıdır. Keza aynı Fransız Devriminin idama mahkettiği kral XVI. Louis, 1793'te giyotine giderken, hücresinde hep taktığı türbanını başka bir mahkvermiştir. Bu türban, 2004 yılında açık artırmayla 88 bin dolara satıldı. Bugün İslamiyete tam uydukları iddiasındaki Talibanlar ile İranlı din önderlerinin dışında türban takan erkek Müslüman pek kalmamıştır. Oysa Osmanlı padişahı II. Mahmud 1826'da sarığı kaldırıp yerine fesi getirdiğinde büyük tepki almış ve kafirlikle suçlanmıştı. Hocalardan biri, "muhteşem sarığın yerine sefil bir ikame" demişti. Türban, Türkiye'de daha çok konuşulacak, ama öncelikle erkeklerin türban takmayı "devrini doldurmuş" bir adet olarak görürken, kadınları buna zorlamaya devam etmelerinin nedenleri üzerinde düşünmek gerekiyor.
Mehmet Ali Kılıçbay
|