Kanaldaki cesetler...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Irak'taki durumu şöyle özetliyordu: "Durum arzu edildiği gibi değil..." Erdoğan'ın tespiti, iki gündür Nevşehir'de devam eden Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansı'nda da kabul gören bir gerçek olarak karşımıza çıktı. Hem de ülkesindeki gelişmeleri, en küçük yönetim biriminin başı olarak yakından izleyen Iraklı vali ve belediye başkanlarının ağzından. Konferansta sohbet ettiğimiz Bağdat Valisi ve Belediye Başkanı Hüseyin Muhammed Ali Altahhan'ın şu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyordu: "Irkçı ve dinsel ayrılığın öne çıkarılmasının yarattığı terörden kurtulamıyoruz..." Bir yerel yönetici olarak, yaşadığı sıkıntıları anlatmak için katıldığı oturumda verdiği örnek, tam anlamıyla korkunçtu... Aktardığına göre, yakın geçmişte bir gün Bağdat'ın kanalizasyonunun boşaldığı ana isale hattı tıkanmış. Tıkanıklığın yaşandığı yere gittiklerinde gördükleri karşısında donup kalmışlar. Vali Altahhan, o anı şöyle aktardı: "Tıkanmaya neden 30 kadar çocuk ve kadın cesediydi. Tek tek veya toplu olarak öldürülüp kanalizasyona atılmışlar. Bir noktada cesetler toplanmış, kanalı tıkamış..." Salonda bulunanlara şu soruyu yöneltti: "Bir kentin yöneticisi olarak bu tablo karşısında ne yapabilirsiniz?.. Her yerde kan akıyor. Her gün patlayan bombalar onlarca masum insanı öldürüyor..." Her gün elektrik tellerinin kesilip, su borularının patlatıldığını belirtip salonda bulunan meslektaşlarına bir soru daha yöneltti: "Benim görevim kentte güvenliği sağlamak. Bu şartlarda nasıl yapacağım?.."
Ekmekten önce barış Ve salondakileri etkileyen bir cümle daha: "Saddam dönemindeki hataların sıkıntısını çekiyoruz. Bugün ekmekten önce barış ve güvenlik istiyoruz..." Sohbet ettiğimiz Irak'ın en sakin kenti olarak bilinen Süleymaniye Belediye Başkanı'nın yakınması da terördü: "Her gün nerede nasıl bir bomba patlayacağını bilmeden yaşıyoruz..." Kerbela Valisi Ageel Mahmud Kerim Al Kazali de Necef Valisi Asaad Hajam Sultan da terörden dertliydi. Necef Valisi, kentte koalisyon güçlerinden bir askerin dahi kalmadığını belirterek söze başladı: "Kentte bütün etnik grupları kucaklayıp, hepsine demokratik bir şekilde eşit yaklaşarak bunu başardık" deyip devam etti: "Felluce Valisi'ne 'Sen de benim gibi herkese eşit davran. Olay çıkmasını engellersen koalisyon güçleri kentten çıkıyor' diyorum. Ama o başaramıyor, koalisyon güçleri de evleri basıyor..." Sultan dünkü konuşmasında da Erdoğan'ın sözlerini doğrular bir yaklaşım gösterdi. Bölgedeki ülkeleri Irak'taki terör olaylarına karşı işbirliğine çağırıp şöyle dedi: "Eğer terörizme karşı işbirliği yapmazsak, bu terör, bölgedeki diğer ülkelere de sıçrayacaktır..."
Talihsiz sözler Sultan dün bunları söylerken, önceki gün söylediği bir söz ise kabul edilir gibi değildi. Irak'tan gelen yerel yöneticiler olarak, bir grup gazeteciyle sohbette Sultan, bir soruyu yanıtlarken PKK'yı "askeri güç" olarak tanımlamış. Salonda bulunan Dışişleri Bakanlığı görevlisi Çiğdem Tenker'in tepkisi de gecikmemiş: "Terörden yakınıp, bir terör örgütü için ordu diyemezsiniz. PKK'nın terör örgütü olduğunu dünya kabul etti..." Sultan sözlerini "tercüme hatasına" sığınıp düzeltmek zorunda kalmış. Başlangıçta koalisyon güçlerine destek veren birçok ülke Irak'tan askerini çekti. İngiltere'den de "asker dönsün" sesleri yükseliyor. ABD askerini ne zaman çekeceğinin hesabını yapıyor. Bunlar olurken Irak'ın içinde bulunduğu durumun özeti bizzat yerel yöneticilerinin ağzından böyle. Kendileri, ABD işgalini, "Irak ihtilali" olarak isimlendiriyor. Ancak çalışması devam eden Anayasa tüm kesimleri kucaklamazsa, Irak'ta her gün yeni bir ihtilalin yaşanacağı bugünden görülüyor...
|