| |
Hatay'da Endülüs ruhunu diriltmek
Hangi din ve inançtan olursa olsun 21'inci yüzyılda dünyaya gelme şansını yakalamış ya da şanssızlığına uğramış tüm insanların asla erteleyemeyecekleri bir kutsal görevleri var: Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" kehanetinin hastalıklı bir beynin saplantısı olduğunu kanıtlamak.
Dünyanın ilk kilisesi orada yapıldı. Hazreti İsa'nın 12 havarisinin en önemlisi Saint Pierre adına. Yani Vatikan'ın ilk papası adına. İslamiyet'in Arap yarımadası dışında ilk camii de orada inşa edildi. Hem de herkesin kendi tapınağı olması hakkını savunan bir Hıristiyan tarafından: Habib Neccar Camii. Tarihi Ortaçağ'ın sislerinde kaybolan Ortodoks kilisesi de var. Ortodoksluk Anadolu'dan yayıldığına göre, bundan doğal ne olabilir ki? Ama Avrupa'da aydınlanmanın yolunu açan Protestanlığın müminlerine de saygıda kusur etmiyor. Onların levanten mimari tarzının en başarılı örneklerinden olan kiliselerini kentin mücevherleri arasında sayıyor. Çok eski çağlardan beri orayı yurt bilmiş Ermeniler'i anlatmaya hacet var mı? Üç semavi dinin beşiği Ortadoğu'ya açılan kapı olması nedeniyle elbette Musa'ya inananlar da bağrında yer buldu. Tarihin soluk alıp verdiği havrasıyla o ilk kitaplı tek tanrılı inancın müminlerini de başının tacı yapıyor. Burası Hatay. Ya da üç kitaptaki adıyla Antioch. Hem Katolik, hem de Ortodoks Hıristiyanlar'ın kutsal saydıkları, İslamiyet'in de Anadolu'ya yayılmasında üs işlevini gören bu olağanüstü kent dün çağımızın en yüce amacına giden yola ilk taşları döşedi: Medeniyetler diyalogu. Ya da uygarlıklar buluşması. Veya dinlerarası barış. En kestirmesi, "Endülüs ruhu"nun dirilişi. Hakkını teslim edelim; bu yolda ilk öneriyi İran eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi yapmıştı. 2001 Eylül'ünde BM Genel Kurulu'nda. Şöyle demişti: "Uygarlıklar diyalogu olmadıkça, farklı kültürler arasında iletişim, anlayış ve hoşgörü kanalları açılmadıkça, dünyada hukukun egemenliğini sağlayamayız. Uygarlıklar diyalogu mutlaka fikirlerin özgürce dolaşımına ve karşılıklı anlayışa, hoşgörüye dayanmalı. Bırakın, nasıl kuşlar doğada özgürce göç edebiliyorlarsa, kültürler de yerküremizde hiçbir engelle karşılaşmadan yolculuk edebilsinler..."
Erdoğan ve Zapatero'ya emanet Hatemi'nin söylemine 2004'te İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero sahip çıktı ve yine BM Genel Kurulu'nda "Medeniyetler ittifakı" çağrısı yaptı: "Batı ile İslam arasındaki yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için, uygarlıklar, uluslar ve dinler arasında yapıcı bir diyalog kurmak zorundayız." Sonrası malum: BM Genel Sekreteri Kofi Annan 18 akil adamın yer aldığı (aralarında Devlet Bakanı Mehmet Aydın, eski UNESCO Başkanı İspanyol Federico Mayor, eski Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, İngiliz dinler tarihçisi Karen Armstrong, eski Amerika Kalkınma Bankası Başkanı Uruguaylı Enrique Iglesias, Güney Afrikalı rahip Desmond Tutu, Fas Kralı 6'ncı Muhammed'in danışmanı Andre Azulay ve elbette Hatemi de var) komite oluşturdu. Başkanlığa da İspanya Başbakanı Zapatero ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ı getirdi. Komite ilk toplantısını önümüzdeki ay İspanya'da yapacak. Hatay onun provası oluyor. Diyalog misyonerlerinin ya da ensarının işleri kolay değil: Günümüzde bir yandan Evanjelist Hıristiyanlar'ın, diğer yandan Usame Bin Ladin'in bağnazlıklarıyla zirveye çıkan önyargılarda gedik açmaya çalışacaklar. Ama biz umutluyuz. Endülüslü İbni Rüşd'ün yüzlerce yıl sonra dirilttiği büyük "sofist"lerden Protagoras'ın felsefi sisteminin temelini hatırlamak yeterli: "İnsan her şeyin ölçüsüdür." Yani "Sen nasıl neye inanıyorsan doğrudur, ben neye inanıyorsam doğrudur. Çünkü mutlak bir erdem ölçüsü yoktur." İspanya yitirdiği Endülüs ruhunun vicdan azabını çekiyor. Biz Hatay'ın değerini bilelim. Elbette İstanbul'un da...
|