|
|
|
|
|
|
Hayat ve misafirlik
Sitenin sahilinde yine gazetelere bakarken bir şey dikkatimi çekti. Salı günü teslim ettiğim yazıya çok benzer bir başlık manşet olmuş. Hani "Çocuklarınıza artık sahip çıkın, bir çeki düzen verin" türünden. İki örnekle düşündürmeye model vermeye çalışmıştım. Ben kendi etkimi bilemem sadece şunu söylemek istiyorum. Bazen tam böyle başlıklarla karşılaşmasak da orada burada gördüğümüz resimler, okuduğumuz parçalar bir bilmece gibi bütünü tamamlayıp aynı anlarda aynı şeyleri düşündürüyor insanlara. Cumartesi çıkacak yazıyı cuma okuyup yazmış veya alıntı yapmış gibi oluyor insan. Bu eğlendiğini zanneden grupta yaş ortalamasının çok düşmüş olması çok ciddi bir konu. Bu kadar açlık, işsizlik, eğitim açığı olan bir ülkede Bodrum'da (eğlenmek ayıp değil de sorunlarımızı görmezden gelip ölçüsüz bir eğlence anlayışı her an cinselliği çağrıştıran hafiflikler) yaşanan çılgınlık ve onu pompalayanlar canını sıkıyor insanın. Neyse ki onu biraz körükleyen öyle takdim edenler de sorgulanmaya başladı.
BİRAZ DA GÜLELİM Ben bunları düşünürken beni sitenin sahilinde ilk defa gören komşumuz "geçmiş olsun" dedikten sonra biraz uzakta duran uzun boylu incecik eşinin midesinden yukarı otuz santim sırtından da aynı uzunluktaki ameliyat izini gösterip "Geçen kış çok önemli bir kanser ameliyatı oldu sekiz saatlik, onun dışında tedavi uygulayamadılar" dedi. Düşündük de "Şu anda onun ağrıları yok denize girebiliyorsa, ben girmeme rağmen şu serinlikte gazete okuyabiliyorsam şurada toplanmış hafif dertleşip gülüşüyorsak ne mutlu bize" dedik. Hayat zaten bir misafirlik, mühim olan uzunluğundan daha çok kalitesi... Ona biraz anlam, etrafa duyarlılık, biraz da keyif katabilmek... Evli kadının aldatması üzerine çok yorumlar yapıldı son zamanlarda... Şahsen ben genel davranış eğilimlerini merak ediyorum da insanların isimleri verilerek özelini duyurmalarını doğru bulmuyorum. Her neyse biraz da gülelim istedim bu konuda aklıma gelen iki fıkrayla... Kadının biri bir elbise dolabı almış. Fakat evinin yakınından tren geçtiği için her seferinde sarsıntıdan eklemleri yerinden oynuyormuş. Sonunda ayakta parça kalmayacak şekilde dağılmış. Kadın aldığı yere koşup dayanıksızlığından dolayı parasını geri istemiş. Adam inanmamış. "Ben tamir ederim mutlaka sizin bir yanlışınız var" diye tutturmuş. "Yok" demiş kadın "Tren geçer gene dağılır". Dolapçı "Ben şunu tamir edeyim de bir bakıyım" diye işe giden kadından evinin anahtarını almış. Evde bir güzel tekrar monte etmiş iyice sıkıştırmış her tarafını. Sonunda içine girip tren geçerken bakalım ne olacak diye beklemeye başlamış. O sırada kadının kocası dönmüş evine. Yatak odasındaki dolabı bir açmış ki içinde bir adam duruyor. İlk refleks olarak aldatılmış bir eş olma ihtimaliyle kan beynine sıçramış. Eşin öfkesiyle kekelemeye başlayan tamirci telaşla "Valla şimdi ben tren bekliyorum diyeceğim ama inanmayacaksınız" demiş.
TEMEL İLE FADİME Temel kahvede arkadaşlarına biraz da övünerek "Ben Fadime'yle yirmi senedir küsüm, tek kelime konuşmadım" deyince arkadaşları "Peki konuşmuyorsun da üç tane boy boy çocuk nasıl oluyor" diye sormuş. Temel de "Valla inadımdan sormadım" demiş. Not: Baktım birkaç kişi daha ilginç bir yoğurma masajıyla ayaktan yapılan bir başkasını yazmışlar. Ben de gelecek hafta yazacağım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|